Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 111 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Açık düşman, en basit düşman ve belki de en iyi düşmandır. Çünkü ona karşı tedbir almak ve ondan korunmak çok kolaydır. Dost görünen düşmanla ve bu düşmanın hileleriyle uğraşmak ise çok güçtür. O halde kendimize şu soruyu sormamız gerekir: Dost görünen düşman ne yapar ve onun insanları kandırmasının altında ne yatar? Şurası açıktır ki dost görünen her düşman, mutlaka insandaki merhamet duygusunu istismar eder. Böylelikle bir şahsı tepelemeyi, bir memleketin istilasını kolaylaştırmayı yahut vicdanları avlaya
Nabizade Nâzım’ın Karabibik’i edebiyatımızda hem gerçekçilik ve natüralizmin hem de köy romanının başarılı bir örneğidir. Köy hayatını, köylünün meselelerini, uğraşılarını dilleri ve yaşantılarıyla olduğu gibi aktaran eser, Kaş’ın Beymelek köyünde geçer. Karabibik seki on dönümlük toprağını ekip biçerek, kızıyla beraber kıt kanaat yaşamaya çalışan bir köylüdür. Bir çift öküz hayallerini süslemektedir. Metinde aynı zamanda köy hayatı için önemli olan tarla, harmandan harmana borç ödeme, faizle borç alma gibi
Kuşatma altındaki Saraybosna’da geçen bir çocukluğun gerçek hikâyesi… Soğuk Savaşın hemen sonrasında Bosna Hersek’teki altüst oluşu, son derece gerçekçi sahnelerle anlatan pek çok belgesel çekildi, onlarca kitap yazıldı fakat bunların çoğu üçüncü kişilerce yapıldı. Gazeteci Emine Şeçeroviç Kaşlı Kurşunların da Rengi Var adlı eserini farklı kılan özellik ise olup bitenlere şaşkın ve ürkek çocuk gözleriyle bakarak, ailesinin üzerinden anlatmasıdır. Yaşananların panoramik bir fotoğrafını çeken yazarın, şehit a
Tanzimat dönemi yenilikçi edebiyatın öncülerinden Samipaşazade Sezai hikâyecilikte gerçekçilik tarzının gelişiminde etkili olmuştur. Onun ilk ve tek romanı Sergüzeşt, gerek kurgusu gerekse anlatımıyla edebiyat tarihimizde bir dönüşümün habercisi kabul edilmiştir. Esirlik gerçeğiyle yüzleşmemizi sağlayan eserin çıkışını fevkalade bir surette güzelce karşılayanlar, o zamandan geleceği aydınlatmaya başlamış gençlerdir. Samipaşazade Sezai, devrinin sosyo-kültürel yapısına da ışık tutan romanında Kafkasya’dan k
Çin’de eski dönemlerden beri kullanılan savaş teknikleri üzerine Sun Tzu’nun yaptığı sohbetlerin bir araya getirildiği Savaş Sanatı, stratejik düşünce açısından askerî klasiklerin atası sayılmıştır. Devlet yönetimi ile Taoculuğu kaynaştıran ve genel olarak strateji ve savaş taktiklerini temel alan kitap on üç bölümden oluşur ve her bölüm savaşla ilgili bir meseleyi ele alır. Çinli filozofun eserinde ortaya koyduğu ilkeler Doğu’da ve Batı’da savaş sahasında olduğu kadar ekonomi ve siyaset alanlarında da lid
André Gide’in fedakârlık, aşk, ilahi aşk üçgeninde çıkmaza giren trajik bir ilişkiyi konu edinen Pastoral Senfoni romanı yazarın insan ilişkilerindeki sorunlara eğilme çabasını yansıtır. Romanda görülen ve görülmek istenen dünya arasındaki yakınlık yahut uzaklıklar okurun zihninde yeni anlamlar kazanır. Adını Beethoven’ın “Pastoral Senfoni” diye de bilinen 6 Senfoni’sine borçlu olan eser Gide’in psikolojik sorunları ele alış biçiminin yanı sıra kurgu ve üslup bakımından da gelişiminde önemli bir aşamaya
Gerek insanı anlamak gerek Rus toplumuna daha yakından bakabilmek için en önemli kaynaklardan biri olan Gogol, birçok edebiyatçının da ilham kaynağıdır. Spontane dehası ile devrinin yazarları arasında öne çıkan Gogol, tüm etkilerden sıyrılıp okuyucuları bir kâbus dünyasında gülme ve ıstıraba boğar. Kahkahasının ardında görünmez gözyaşları hissedersiniz. Hayatı, içini kemiren çelişkileri çözmek için korkunç bir savaştır. Mücadeleci yüzü, birbiri üzerine konmuş on maskenin ağırlığı altında ezilmektedir.
Alexandre Dumas, daha çok tarihsel olayları konu alan üç yüzden fazla roman kaleme aldı. Okurları üzerinde derin bir etki bıraktığından edebiyat tarihinde bir dönüm noktası kabul edilir. Bunun temelinde gerilim, heyecan ve dramatik karşılaşmalarla dolu bir anlatı ikliminin yanı sıra olay örgüsünün sürükleyiciliği konusunda görülmemiş bir ustalık sergilemesi yatar. Alexandre Dumas, hem dinî hem de siyasi alanda hayli etkili olan Borjiya ailesinin meydana getirdiği tahribatı anlattığı Borjiyaların Cinaye
Adı daha çok romanlarla anılan Sabahattin Ali, edebiyatımızın hikâye türündeki dikkate değer isimlerinden biridir. Ali, toplumcu gerçekçi anlayışla kaleme aldığı hikâyelerinde, okuru can damarından yakalar, onu hayatın sert taraflarıyla yüzleştirir ve sonunda okurunu sarsar. İnsanın bin bir yüzünü anlatan, edebiyatımızın en önemli yazarlarından ve “hep genç kalan” ismi olan Sabahattin Ali’nin Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk adıyla yayımlanan beş hikâye kitabından seçilen bu seçkideki on altı hi
Modern Türk hikâyesinin önemli isimlerinden Ömer Seyfettin, otuz altı yıllık hayatına çok sayıda hikâye sığdırmış, oldukça üretken bir isimdir. Çoğunlukla gerçek hayattan aldığı konuları daha çok kısa ve yalın dille anlattığı için okuru dili kullanma kabiliyetiyle hemen hikâye evrenine çekmektedir. Kimi yazarların hikâyeleri size göz kırpar, kendine doğru çeker hep. Ömer Seyfettin işte bu yazarlardandır. Onun hikâyelerinden derlenmiş Yüksek Ökçeler adlı eser, bilhassa gençlere onun hikâye dünyasının kapısın
Yirmi yaşında olmadığımız hâlde bizler de genellikle bahtiyarlığımızı sorgulasak sonuçta bütün kâinatın karşısında titrediği şu kelimeye ulaşmaz mıyız? “Hiç!” Hayat mücadelesi içine zırhsız, silahsız yani zayıf bir bünye, hassas bir gönül, sevdalı bir ruh ile girmişti. “Şairlerin, allamelerin en büyük eserleri üzüntü ve öfke zamanlarında yazdıklarıdır. Bununla birlikte Sezâi, Namık Kemal'in sanatkârane üslubu ile Ahmet Mithat Efendi'nin günlük konuşma ve meddah dilinin getirdiği gevşek üslubundan uzak yeni
Kızılderililer diye de bildiğimiz Amerika kıtasının Avrupalılar tarafından işgal edilmeden önceki sakinlerine dair muhayyilemizde ne yazık ki çoğunlukla Hollywood sinemasının eski western filmlerinde karşımıza çıkan bir imge vardır: barış fikrinden uzak, atının üstünde çığlıklarla hasımlarına saldıran, yüzü ve bedeni boyalı bir barbar ve vahşi. Oysa bu imgenin tarihî gerçeklerle uzaktan yakından bir ilişkisi yok. Kendi geçmişindeki kabile yaşamı ve inançlarını yer yer şiirsel diyebileceğimiz ifadelerle akta
Acıyı hafifletmekle elimize ne geçecek? Birincisi, ıstırabın insanı mükemmelliğe götürdüğünü söylerler. İkincisi ise eğer insan acısını haplar ve damlalarla hafifletmeyi öğrenirse, şimdiye kadar tüm kötülüklerden korundukları ve hatta türlü sıkıntılarını aştıkları dinsel inançlarını, felsefeyi bırakmazlar mıydı? Hayat sinir bozucu bir tuzaktır. Düşünen bir insan, olgunluğa eriştiğinde ve olgun bir bilince ulaştığında, istemeden kendini, çıkış yolu olmayan bir tuzakta gibi hisseder. Hayatın tragedyasını böyl
Bilirsiniz, dünyanın ışığına dalmak ve insanları tanımak, kim ne derse desin yaşayan bir kitap, ikinci bir bilim gibidir.” “Evet, kötü konuşmak zorunda bıraktınız beni! Samanların üzerinde keyif yapan köpek gibi ne kendiniz yiyor ne de başkalarının yemesine izin veriyorsunuz, küflenene kadar durur öyle samanlar. Siz de şimdi aynışeyi yapıyorsunuz. Devletin sözleşmeleri doğrultusunda sizden farklı ürünler de almak istiyordum…” “Bizim hayatımız nedir? Acının kendine yer edindiği vadi, ışık nedir? Hissiz
“Ruth, Martin’in fikirlerini toyca bulsa da, yıldızların üzerinde gezinen bu cesur fikirlere yetişemiyor, ortaya çıkan tahmin edilemez gücü heyecanla, coşkuyla izliyordu sadece.” “Kültür adına başkalarının söylediği şeylerin sayısız tekrarından başka şey bilmiyordu.” “Uysallığınız, alçak gönüllü köle ahlakınız sizi kurtaramayacak. Ah, bunlar size Yunanca gibi geliyordu mutlaka, sizi daha fazla yormayayım.” “Kölelere dayanan hiçbir devlet ayakta kalamaz.” “Herkesi eğitebileceğini düşünen dar kafalıları
Franz Babinger'in "Sırplı devşirme" diye andığı Ostravica'lı Konstantin Mihail Konstantinovic, Üsküp'ün batısında yer alan NovoBrdo'nun fethi sırasında devşirilir. Onun Türk Kroniği (KronikaTurecka) adıyla Çekçe ve Bir Yeniçerinin Hatıratı (PamietnikiJanczara) adıyla Lehçe neşredilen eseri döneme dair pek çok gelişmeyi anlaşılır ve sade bir üslupla ele alabilen nadir çalışmalardandır. Kitap, Türklerin dini ve yaşamları, Osmanlı devletinin sosyal ve askeri yapısı hakkında çok kıymetli bilgiler sunar. Bilhas
Düşüncelerin paylaşımı bakımından önemli bir tür olan mektup sanatı günümüzde her ne kadar eski itibarlı konumunu kaybetse de kültür tarihi incelemeleri bakımından paha biçilmez bir değer taşır. Zira eserleriyle kalıcı izler bırakan hayatların, yazı ve kitap uğraşlarının, din anlayışlarının yanı sıra dönemin ortamının ipuçlarıyla, dahası giderek güçlenen bir dostluğun izleriyle dolu birer belge niteliğindedir mektuplar. Mektuplaşmalar, Meryem Cemile ile Mevdudi’nin 1960-1962 yılları arasında yazdıklarını bi
Hepsinin birbirinden farklı, birbirinden ilginç hikâyesi vardı. Kimisi papazken, kimisi ünlü bir müzisyenken, kimisi bir misyonerken, kimisi de uyuşturucu kaçakçısıyken İslam\'la tanışmış ve kendilerine yeni bir hayat kurmuşlardı. Bu röportajlar esnasında mühtedilerin gözyaşlarına, sevinçlerine ve heyecanlarına da şahitlik ettim. Onlardan yaşadıkları zorlukları, hayal kırıklıklarını, geleceğe dair umutlarını dinledim. İtiraf etmeliyim ki, mühtedilerle yüz yüze röportajlar yaparken dinlediklerimden ben de ço
Kurşunların Rengini Yıldızlarla Değiştirdim, bir çocuğun Bosna savaşından sonraki mültecilik hikayesidir. Aynı zamanda, Boşnak gazeteci-yazar Emine Şeçeroviç Kaşlı'nın ilk kitabı Kurşunların da Rengi Var'ın devamıdır. Kurşunların da Rengi Var; 1992-1995 yıllarında Bosna savaşı devam ederken Emine Şeçeroviç Kaşlı'nın kuşatma altındaki Saraybosna'da geçirdiği çocukluğunun gerçek hikayesini anlatmaktadır. Kitap, savaşın bitmesine aylar kala, yazarın, Saraybosna'dan tek çıkış yolu olan "kurtuluş tüneli"nden ann
Ancak ben delilikte buldum gerçek hürriyeti gerçek güvenliği. Yalnızlığın özgürlüğünü buldum, varlığımı fark eden insanlardan kaçma özgürlüğünü… Çünkü varlığımızı fark edenler içimizdekilerin bir kısmını tutsak ederler. GECE: "Hayır, sen benim gibi değilsin, ey Meczup, çünkü sen acı karşısında titrersin uçurumun şarkısı bile seni korkutuyor. Yenilgi, yenilgim, parlayan kılıcım ve kalkanım, gözlerinde okudum: İnsanın ne zaman saltanat tahtına otursa işte o zaman köleleştiğini. Tahta oturmak köle olmaktır. “C
Sıralama : Göster :
Toplam 111 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1