Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 112 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Felsefi anlamlar ve anlayışların altında yatan ve onlara dayanak oluşturan dilsel ilkeleri ön plana çıkaran Taha Abdurrahman’ın metinleriyle uğraşmak aynı zamanda yeni bir felsefi lügatçeyi hesaba katmak demektir. Zira o, söylem analizi ve diyalektik münazara kuramları alanındaki en son gelişmeleri göz önünde bulundurarak klasik İslam düşüncesindeki pek çok terimin içeriğini kendi tezi doğrultusunda yeniden anlamlandırmış, Batılı terminolojiyle fikirlerini desteklemiş, bunların yeterli gelmediği durumlarday
Ancak ben delilikte buldum gerçek hürriyeti gerçek güvenliği. Yalnızlığın özgürlüğünü buldum, varlığımı fark eden insanlardan kaçma özgürlüğünü… Çünkü varlığımızı fark edenler içimizdekilerin bir kısmını tutsak ederler. GECE: "Hayır, sen benim gibi değilsin, ey Meczup, çünkü sen acı karşısında titrersin uçurumun şarkısı bile seni korkutuyor. Yenilgi, yenilgim, parlayan kılıcım ve kalkanım, gözlerinde okudum: İnsanın ne zaman saltanat tahtına otursa işte o zaman köleleştiğini. Tahta oturmak köle olmaktır. “C
Seyahat, hele deniz seyahati, ruhun bütün dertlerine devadır. Kim diyor ki kadın şimdi, eskisi gibi yüzünü sıkı örtüler altında saklamıyor? Ya boya örtüleri? Bunların altında hakiki çehreyi hiç görmek mümkün mü? Boyalar olmasa bilmem kadın ne yapardı? Bir aşk dakikasının lezzetine ebediyet verecek kudrete sahip olmayanlar, süsten medet ummakta belki çok haklıdırlar. Fakat ipekler ve boyalar, ruhun eksikliklerini bilmem ki nasıl telafi edebilir? Nesrinin dışı açık, içi aydınlık; nazmının dışı lûgatli, içi ip
Orhan Keskintaş, Batı’nın psikanaliz ve dilbilim çalışmalarından hareketle hikayenin geleneksel toplumlardaki oynadığı role odaklanıyor. Yazara göre hikayede etik ve estetik olmak üzere iki temek siyaset bulunur. Etik siyaset, başkasıyla kurulan ilişkidir. Yasayla kendini bulan etik siyaset bir şiddet kipi içerir. Yasanın kendisi, önce komşuyu ve sınırları var eder; sonra, başka ile ben arasına hak kavramını koyar. Etik siyaset, farkı açığa çıkarır, onu siyasetin konusu yapar. Hikayenin, olağanüstü dünya ka
Cennete Otostop’un birinci kitabı Şam’da yaşadığım yıllarda orada tanıştığım mühtedilerle yaptığımız uzun sohbetler sonucu ortaya çıkmıştı. Kitabın kaleme alındığı dönemlerde veya daha sonrasında ikinci bir “Hidayet Öyküleri” kitabı hazırlamak gibi bir niyetim yoktu. Fakat zaman içinde Cennete Otostop’un vesile olduğu güzellikleri görüp okurlarımdan da yoğun şekilde böyle bir talep gelince yeni bir kitap için yola koyuldum. Cennete Otostop’un birinci kitabında merkez Şam şehriyken ikinci kitabını hazırlarke
Yüzyıllar boyunca beraberce bir tarih ve kültür inşa eden Türklerle Arapların siyasi, idari ve askerî münasebetleri hakkında sayıları az olmakla birlikte bazı çalışmalar yapıldı. Ne var ki bu iki milletin birlikteliklerinden doğan verimlerin, yani el birliği ile oluşturdukları medeniyet hâsılasının çeşitli yönleri hâlâ araştırılmaya muhtaçtır. Öte yandan hayli uzun ve bereketli beraberliğin Türk edebiyatçılarının hafızasına ve edebî eserlerine nasıl yansıdığı, bir tanık olarak edebiyatçıların geçen yüzyılda
"Hiçbir şey bir erkeğin kişiliğini, iyi aile terbiyesi almış bir kadınla kuracağı yakınlık kadar geliştiremez." “Soluk alabiliyor, yiyebiliyor, içebiliyor, uyuyabiliyordum. Bunları yapmamak zaten elimde değildi, ama yaşamıyordum.” “Sevdiğin insanları kaybetmeye alıştığın zaman, hayatı önemsememeye başlıyorsun.” “Gerçi cehalet hep aynı şeyi söyler. Bilmediği bir şey varsa onun saçma olduğunu söyler.” “İşte bütün romancıların en büyüğü, ‘Savaş ve Barış’ yazarı içinbaşka ne diyebiliriz ki?” -Virginia Woo
‘Bunu yapmamayı tercih ederim’. Atlantik’te, hiçliğin ortasındaki bir gemi enkazı gibiydi. Fakat, işimi yapmam gerekiyordu ve bu gereklilik onun hakkındaki endişelerimden ağır basmaktaydı. Vücuduna yardımcı olabilirdim ama acısı vücudundan değil ruhundan gelmekteydi ve ben onun ruhuna ulaşamazdım. Pasif direniş kadar sinir bozucu bir şey yoktur. Eğer direnen kişi, öfkeden uzak ise, sertlikten uzak zararsız yollarla karşı çıkıyorsa, bir şey yapmak çok güçleşiyordu. “Evrenin gündelik ironilerinden biri
“Kafası karışık bir şekilde masadan kalktı. Aynaya bakıyor fakat yüzünü görmüyordu.” / Nahoş Hikâye “Biliyor musunuz, bu fazla eğitimli olmaktan ileri geliyor, bana inanın. Çünkü fazla eğitimli insanlar her yere burnunu sokar; en çok da onları ilgilendirmeyen yerlere.” / Timsah
Hayvan Çiftliği - 128 1984 - 352 Dönüşüm - 79 Ömer'in Çocukluğu - 80 İki Şehrin Hikayesi - 536 Muhteşem Godisar - 70 İnsan Ne İle Yaşar - 126 Beyaz Zambaklar Ülkesinde - 230 Tula Teyze - 152 Sevginin Yasası Şiddetin Yasası - 111 Satranç - 62 Vahşetin Çağrısı - 104 Palto-Burun-Fayton - 102 Küçük Prens - 111 Gandhi Kılıçsız Savaşçı - 239 Kırık Kanatlar - 72 Ermiş - 103 Üsküdarlı İhtiyar - 104 Beyaz Diş - 280 İzis - 112
Günümüzde amel kelimesi sadece ibadetlerle sınırlı davranışları ifade eden bir terim şeklinde anlaşılır. Oysa insanın yaptığı her türlü iş, tutum, davranış, üretim, hareket, etkinlik, uygulama, fiiliyata geçirme yahut gerçekleştirme gibi pek çok eylem bu kelimeyle ilgilidir. Bu yönüyle amel geleneksel içeriklerin ufkunu açar ve onları anlaşılır kılar. Hem zaten pratik, teorik bilgiyi inceltip, geliştirip derinlik kazandırmaz mı? Aslında "Allah bildiğiyle amel eden kimseyi bilmediğine varis kılar." hadisi
Mehmet Âkif, yaşadığı dönemin gerçek bir tercümanıdır. Çöküş sürecindeki Osmanlı Devleti'nin hakiki bir aydın kadrodan yoksun olduğunun farkında olarak pek çok vazifeyi üstlenmek mecburiyetindeydi. Onun şahsiyeti, sanatı, mütefekkir yönü, mücadele tarzı, uzun soluklu bir dergiye öncülük etmesi, sohbet ehli oluşu ve dahi insanlığı başlı başına ele alınması gereken hususlardır. Âkif, kültür emperyalizmi dâhil her tür emperyalizmle mücadelenin zorunluluğuyla yetinmez. Taassup, cehalet, taklitçilik, tembellik v
Hem Türkiye'nin, hem de dünyanın ekseni sürekli değişirken bu krizlerin ortasından esasa, kaynaklara, kadim değerlere bakmak için çaba harcanması gerekiyor. Aksi takdirde dönüşüm hâlindeki dünyada yaşayakalmaya çalışan bizler için ülkemizin temel meselelerini, dünyanın gidişatını kavrayabilmek mümkün olmaz. Olguların hakkını veren ve zihnin berraklaşması çağrısında bulunan Kelebek Etkisi Söyleşileri I, Alev Alatlı ile Ayşe Böhürler'in "Kelebek Etkisi" programındaki sohbetlerinden oluşuyor. Kitap Rusya, Amer
Dünyadaki gelişmeleri yorumlarken kadim bir izlek üzerinde hareket eden Türk insanının serüvenini anlamak elzem... Zira bu serüvene gelecekte yön verebilmek için mutlaka önce onu tanıyabilmekten geçiyor. Olayları, olguları, fikirleri sadece günümüzdeki görünümleriyle değil arka planı ile kavramayı öne çıkaran Kelebek Etkisi Söyleşileri II, çok yönlü düşüncenin güncesi niteliğinde... Kitap, safsatalara, dil ve mantık oyunlarına dikkat çekerek dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmelerin arka planına bakma niyetiyl
"Bir insan diğerinin üzerinde nasıl güç kurar Winston? Winston düşündü. ‘ Ona acı çektirerek." "Hayatında bir kez olsa bile bu erdem duvarını yıkmayı, sevilmekten daha çok istiyordu." "Aptallık, zeka kadar gerekliydi ve edinilmesi en az onun kadar zordu." "Günlük tutmak yasak değildi. Ama tespit edilirse, günlük tutmanın, ölüm cezasına veya zorunlu çalışma kampında en az yirmi beş yıl çalışma cezasına sebebiyet verecek bir eylem olduğu açıktı." "1984 derin, ürkütücü ve bütünüyle büyüleyici bir kitap. Po
"Şu insan üretmeden tüketen tek yaratıktır. Ne süt verir, ne yumurtlar. Sabanı çekecek gücü yoktur, tavşanı kendi başına avlamaktan âciz. Ama yine de tüm hayvanların efendisidir." "TÜM HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR DİĞERLERİNDEN DAHA EŞİTTİR." , "Açlık, zorluk ve hayal kırıklıklarının bu hayatın değişmez kanunu olduğunu söylüyordu." "İnsanlarla savaşınızda ona benzememeye dikkat edin!" "Özgürlük hiç bir şey değilse, insanlara işitmek istemediklerini söyleyebilme hakkı demektir." "Orwell kullandığ
2012 yılının 9 Mart günü belgesel çekmek için gittiğimizi Suriye'de, kameraman arkadaşım Hamit Coşkun'la birlikte Esed rejimine bağlı silahlı milisler tarafından kaçırıldık. Kaçırıldıktan sonra yeraltı cezaevinde yaşadıklarımız bizi yepyeni bir dünya ile tanıştırdı. Bu öyle bir dünyaydı ki çoğu zaman insanlığımızdan utandık. Akla gelmeyecek işkence ve zulümlere şahit olduğumuz yeraltı cezaevinde kalırken dışarıdaki hayatın her geçen gün bizden daha da uzaklaştığını, bir rüyaya dönüştüğünü hissediyorduk.
Bilgi ve harakete geçen/geçebilen ek olarak erdemle ilgili çeşitli tanımlar yapılmıştır. Son tahlilde bır varlığın erdem onun değerini oluşturur. Başka iır deyişle erdem kendine özgü yetkinliğidir mevcudiyetin. İnsanın erdem ise bilgi temelli ve bambaskadır. Bu bağlamda doğru bilgiye ulaşabilmek dikkatli blr çabayı gerektirir. Bunun için ilim yolculuğunda var olan verilerı eleştiren. vurgulayan ve hakikate ulaşma çabasını sürdüren bir zihin yapısı önem arz eder. Ahmet Çapku yazılarını bir araya getirdiği B
O adama ne demeli? Ne merhametliymiş ama! Susmadı, ‘'Hoşt!" dedi. Ama yardıma da gelmedi. Ey adam, bir köpek bir çocuğa saldırıyor, hem de o köpeğin kuduz olma olasılığı da var, sen sadece pencereden seslenmekle yetiniyorsun. Dünyada insanın ancak kendi işiyle uğraştığı zaman mutlu olabileceğini düşündüğü için sadece kendi işiyle meşgul olmayı pek sevmiştir. Behçet Bey edepli, zarif, tatlı dilli bir kişidir. Babam kendisini çok severdi. Böyle kişilere "baba dostu" derler. Babaları vefat etmiş oğullar bunlar
Kadim zamanlarda bilinmeyen bir şahsiyet olan gezgin tüccar, mevcut çağımızın görgü ve geleneklerinin yarattığı en ilgi çekici tiplerinden biri değil midir? Kimi makul düzenlerde, kimi filozoflar için, maddi girişim döneminden entelektüel kuvvet dönemine geçişin simgesi olmaya mahkûm edilmemiş midir? Asrımız, yaratıcı dehada olduğu gibi çokça yalıtılmış güç âlemini evrensel fakat dengelenmiş âleme; tüm ürünleri eşitlemek, onları kitleler arasında yayınlamak ve teklik ilkesi tarafından kontrol edilmek yani t
Sıralama : Göster :
Toplam 112 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2