Sonucu Daralt
Kategori
(x)Roman - Türk Klasikleri
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 5 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Nabizade Nâzım’ın Karabibik’i edebiyatımızda hem gerçekçilik ve natüralizmin hem de köy romanının başarılı bir örneğidir. Köy hayatını, köylünün meselelerini, uğraşılarını dilleri ve yaşantılarıyla olduğu gibi aktaran eser, Kaş’ın Beymelek köyünde geçer. Karabibik seki on dönümlük toprağını ekip biçerek, kızıyla beraber kıt kanaat yaşamaya çalışan bir köylüdür. Bir çift öküz hayallerini süslemektedir. Metinde aynı zamanda köy hayatı için önemli olan tarla, harmandan harmana borç ödeme, faizle borç alma gibi
Yirmi yaşında olmadığımız hâlde bizler de genellikle bahtiyarlığımızı sorgulasak sonuçta bütün kâinatın karşısında titrediği şu kelimeye ulaşmaz mıyız? “Hiç!” Hayat mücadelesi içine zırhsız, silahsız yani zayıf bir bünye, hassas bir gönül, sevdalı bir ruh ile girmişti. “Şairlerin, allamelerin en büyük eserleri üzüntü ve öfke zamanlarında yazdıklarıdır. Bununla birlikte Sezâi, Namık Kemal'in sanatkârane üslubu ile Ahmet Mithat Efendi'nin günlük konuşma ve meddah dilinin getirdiği gevşek üslubundan uzak yeni
O adama ne demeli? Ne merhametliymiş ama! Susmadı, ‘'Hoşt!" dedi. Ama yardıma da gelmedi. Ey adam, bir köpek bir çocuğa saldırıyor, hem de o köpeğin kuduz olma olasılığı da var, sen sadece pencereden seslenmekle yetiniyorsun. Dünyada insanın ancak kendi işiyle uğraştığı zaman mutlu olabileceğini düşündüğü için sadece kendi işiyle meşgul olmayı pek sevmiştir. Behçet Bey edepli, zarif, tatlı dilli bir kişidir. Babam kendisini çok severdi. Böyle kişilere "baba dostu" derler. Babaları vefat etmiş oğullar bunlar
Ahmet Bey ders konuları dışında öğrencilerine nasıl rehberlik yapabileceğinin yollarını aradı. Bir sürü peda¬gojik eser inceledi. Ne var ki, bu kitapların çoğu, Aydınlanma Dönemi sonrasında gelişen Batı psikoloji okullarının görüşleri¬ni yansıtıyordu. Hepsi de insanı dinî etkilenmelerin dışında tu¬tan, onu sadece dıştan bir obje gibi kavramayı hedef alan bir perspektifle yazılmışlardı. Bu nedenle de, çoğu tercümeye dayalı bu pedagoji kitap¬ları, İslâm dünyasının lâle çiçeğine Batı'nın saksı çiçeğin
O, sevilmeyi seviyor fakat sözcüğün gerçek ve en soylu anlamıyla sevmenin ne olduğuna asla yeterli özeni göstermiyordu. Beni sevdiğini, hem de çok sevdiğini söylüyor fakat sevgisinin içeriği beni ikna etmeye yetmiyordu. Onun sevgisi, yemyeşil kırlarda uçurtma uçuran çocukların birbirlerine duydukları, sadece birlikte olma alışkanlıklarından beslenen ve asla ruhların derinliğine nüfuz edemeyen bir sevgi türüydü. Benim sevgim onun için sadece bir çocuk oyunuydu. Benim için bir çocuk oyunu olmadığını bilse bil
Sıralama : Göster :
Toplam 5 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1