Sonucu Daralt
Kategori
(x)Tarih
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 66 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Binbaşı Graf von Pfeil'in "Experiences of a Prussian Officer in the Russian Service During the Turkish War of 1877-1878" isimli eseri 30 Ağustos 1877'den, Rusların, İstanbul önlerinde konuşlandıkları San Stefano'dan Berlin Anlaşması sonrası Karadeniz yoluyla Sivastopol'a geçtikleri sürece kadar, çoğunlukla günü gününe tuttuğu notlardan oluşan tecrübelerini ve gözlemlerini kapsamaktadır. Tarihimizde 93 Harbi adıyla ünlü 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının yukarıda bahsettiğimiz tarihler arasında Rumeli cephesind
Çok kısa bir süre içersinde, çok geniş bir coğrafyada yaygınlık kazanan İslam, bu hızlı yayılmanın getirdiği sorunların üstesinden nasıl gelmiştir? Bu geniş coğrafya içinde önceden varolan atıl kapasiteyi nasıl harekete geçirmiş ve o günün şartları içinde çok büyük boyutlara ulaşan ekonomik canlılığı nasıl sağlamıştır? Fethedilenlerle fatih arasındaki ilişki nasıldı? Kültürel etkileşimin boyutları nelerdi? Çok yanlı bir kültürel geçişiminin olduğu bu ilişkiden İslam toplumu nasıl etkilenmiştir? Bu ve benzer
Siyasal iktidara içkin bir kavram olan meşruluk, iktidarın, sistem içerisinde yapmayı düşündüğü yenilikler için olduğu kadar, siyasal muhalefet için de önemli bir problemdir. Osmanlı Devleti bu meşruluk sorununu İslâm dini ve adalete müracaatla aşmaya yönelmişti. İmparatorluğun kurtuluşu için zorunlu görülen hürriyet ve anayasa talepleriyle belirginlik kazanan tüm yeniliklerde İslâmî kavramların kullanılması dikkate alındığında dinin sistem açısından ne kadar önemli bir meşruluk unsuru olduğu daha iyi fark
Tükendi
Mekân, insanoğlunun vazgeçilmez bir parçası olarak kuşatıcı ve var edici bir role sahiptir. Doğup büyüdüğü topraklarla arasında güçlü bağlar bulunan insanlar, daha sonraki zamanlarda farklı mekanlarla da yakınlık kurar. Şüphesiz herkesin bir şehri, bir memleketi; sevinçlerini ve acılarını yaşadığı yerler, özlem duyduğu diyarlar, ekmeğini yediği topraklar vardır. Yahut baskı ve acılar karşısında terk ettiği bir evi barkı, yıllarca dönemediği bir yurdu ve ruhunda bir yara olarak kalan "yersizliğin yurtsuzluğu
Günümüzde Mukkadime adlı eseri ile bilinen ve üzerine onlarca eser kaleme alınan düşünür İbn Haldun'u okumak ne anlama geliyor? Hem tarih hem de toplum görüşünün farklı eğilimleri bağdaştıran bir sosyal bilim kuramına açık olduğunu dikkate alarak onun tezlerinin sosyal bilim tartışmalarına ve toplumsal krizleri aşma sürecine katkı sunabileceğini söyleyebilir miyiz? İbn Haldun yapı ve fail ilişkisini diyalektik bir süreç olarak değerlendirmemizi mümkün kılar mı? Sosyal bilimlere ve İbn Haldun'a dair araştır
Elinizdeki kitap, tek parti döneminde aralarında başbakan, bakan, meclis başkanı, milletvekili, kıdemli asker, umumi müfettiş, parti müfettişi, vali, kaymakam ve diğer yerel bürokratların da bulunduğu Kemalist elitlerin Vilayat-ı Şarkiye hakkında hazırladıkları tetkik, seyahat, intihap ve teftiş raporları ile resmi yazışmaları referans alarak Vilayat-ı Şarkiye'nin tek partili yıllardaki etnik, demografik, idari, içtimai, siyasi, iktisadi, kültürel ve bürokratik fotoğrafını çekmeyi hedefliyor. Diğer bir anl
Elinizdeki kitap; Ömrünü; dünyanın birçok ülkesine dağılmış ve yurt özlemi içinde yaşayan Yahudileri Arz-ı Mev'ud kabul ettikleri Filistin'de toplayıp bir Yahudi Devleti kurma ülküsüne adayan Politik Siyonizm'in kurucusu Dr. Theodor Herzl'in Sayın Yaşar Kutluay tarafından yorumlanmış anılarıdır. Dr. Herzl bir Yahudi Devleti'nin mutlaka kurulması davasına öyle bir inançla bağlıdır ki bu uğurda Sultan Abdülhamit'in en yakınındaki paşaları davasına hizmet etmeleri için paraya boğar; Saray'ı adeta rüşvetle sat
Tarih yerinde ve güzel bir benzetmeyle toplumun hafızası diye tanımlanır. Bu hafızanın kayıt defterleri ise tarihsel belgelerdir. Fatma Âliye Hanım'ın Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı kitabı Osmanlının son dönemine tanıklık eden olayları bizatihi yaşayan biri tarafından kaleme alınmıştır. Fatma Âliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı olması dolayısıyla, olayları babasının ve yakın arkadaşlarının bakış açısına göre anlatmaktadır. Zaten gerçeklik ressam için neyse tarihçi için de odur; nasıl ki tek bir manzara yok
Postkolonyalizm tıpkı Şarkiyatçılık gibi günümüzde olup bitenleri kavrayabilmek açısından önemli teorik çerçevelerden biri. Gayatri Chakravorty Spivak, Homi Bhabha, Ranajit Guha, Dipesh Chakrabarty gibi önemli isimlerle anılan postkolonyal teori aynı zamanda Batı merkezli "evrensel"kategorileri reddettiği için oldukça yaygın bir düşünce. Bu bakımdan hem ilk sömürgeci deneyimden beri ezilen hem de bu halinden dolayı sürekli suçlanan insanların coğrafyasında postkolonyal teori diğer birçok teoriye göre daha k
Osmanlı İmparatorluğunun son yılları ele alınırken öne çıkan komutanlardan Ömer Fahreddin Paşa, Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki destansı Medine savunmasından dolayı tarih yazımında kahramanlığı ile öne çıkmıştır. Ümmet-i Muhammed'in ruh dünyasında "Medine Müdafii" olarak yer edinmesi bundandır. Abdullah Yıldız, Fahreddin Paşa ve Medine Savunması adlı eserinde, Osmanlı'nın dağılma sürecinde düşmanlarınca dahi "çöl kaplanı" yahut "kaburgalarına kadar tam bir askerdir" denilmek suretiyle kahramanlığı kabul
Kervansaraylar, askeri ve ekonomik faaliyetlerle kültürel alanın kesiştiği mekanlar olması bakımından önem arz eder. Ticari bir kaygıyla inşa edilmiş bu yapıların, savaş dönemlerinde korunaklı karargahlara dönüştürülebilmesi de, kervansaray inşasına hız kazandırmış ve sayılarının hızla artmasına sebep olmuştur. Murat Özer, bu çalışmasında kervansaraylarda konaklayan kişilerin, nasıl bir yolculuk sonunda bu yapılara ulaştıkları, geldikleri bu mekanlarda nasıl karşılandıkları, yiyecek ihtiyaçlarını nasıl kar
"Ah azizim acırım ki ömrümün en kıymetdar vakitlerini tahsis ettiğim bu eserle Üstâd Sinan'ın musavver bir tercüme-i halini neşredemeden çekip gideceğim ve kim bilir hangi batn evladı tab' ve ta'mîm edecek?" Mimar Sinan'ın İzinde, Rifat Osman'ın mektuplarında geçen bu ve benzeri ifadeleri adeta bir vasiyetname gibi telakki ederek Mimar Sinan'a dair kaleme aldığı yazma risaleyi ve "ruhun pîri" kabul ettiği Mimar Sinan ile alakalı makalelerini bir arada sunuyor. Böylece yetenek ve zarafetiyle nam salmış faka
Osmanlı İmparatorluğunun her köşesindeki geniş yaygınlıkları yaygınlıkları yanında bir nüfus oluşturduğuna da şüphe olmayan imamların sosyal hayattaki etkinlikleri ve devlet organları içinde çeşitli vazifeler üstlendiği biliniyor. Bu bakımdan Osmanlı devrinde imamları idari mekanizmaya işlerlik kazandıran başlıca unsurlardan birini teşkil etmekteydiler. Kemal Beydilli Osmanlı Döneminde İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü adlı çalışmasında, imam kavramını arşivlerimizdeki pek çok belgenin desteğiyle ele alıyor.
Türkiye'de Osmanlı İmparatorluğu'ndan günümüze İslâmcılığın tarihi ele alınırken üzerinde en çok durulan, tartışılan isimlerden ikisi kuşkusuz Mehmet Akif ile Necip Fazıl'dır. Akif ve Üstad ilgisi nedeniyle "hayatı, eserleri, çevresi, fikirleri, tercümeleri, tiyatroları..." başlıkları altında seri üretim ve birbirinin aynı pek çok matbu evrak bulabilirsiniz.  Öyle ki bu iki isim farklı cephelerde,  değişik yönleriyle ele alınmış,  tarihyazımı ekollerinin kahramanı ya da düşmanı sayılmıştır. Ercan Yıldırım,
Son yıllarda Ortadoğu üzerine özellikle de Müslüman Kardeşler konulu çalışmalar akademik çevrelerde hatırı sayılır bir görünür¬lük kazandı. Arap isyanları sorasındaysa, bu girişim, muazzam ve gayet hızlı bir başarı elde etti. Müslüman Kardeşler, Seyyid Kutub ve Gelecek'te Münir Muhammed Gadban'a ait üç metin bulunuyor. İlki Müslüman Kardeşlerin farklı ülkelerdeki etkisini yanında hareketin içerden bir özetini gözler önüne seriyor. İkincisi ise başlı başına müstakil bir kitap olarak da okunabilecek bir yazı
Bu kitap, bugün yaşamakta olduklarımızı doğru çözümleyebilmek ve yaşayacaklarımız için isabetli bir öngörüde bulunabilmek için, yaklaşık yüz yıldır yaşadıklarımızı ortaya koyma çabasının bir ürünü olmuştur. Okuyucu bu kitapta, bugünün Türkiye'sinde halkın iradesini temsil eden ve üstünde irade olmadığı ifade edilen ve kabul edilen siyasal sistem gereği böyle olması da gereken Meclis'in üzerinde irade olmaya çalışanların ilk örneklerini 23 Nisan 1920'de faaliyetine başlayan Meclis'te bulabilir ve halkın irad
Bu kitap, bugün yaşamakta olduklarımızı doğru çözümleyebilmek ve yaşayacaklarımız için isabetli bir öngörüde bulunabilmek için, yaklaşık yüz yıldır yaşadıklarımızı ortaya koyma çabasının bir ürünü olmuştur. Okuyucu bu kitapta, bugünün Türkiye'sinde halkın iradesini temsil eden ve üstünde irade olmadığı ifade edilen ve kabul edilen siyasal sistem gereği böyle olması da gereken Meclis'in üzerinde irade olmaya çalışanların ilk örneklerini 23 Nisan 1920'de faaliyetine başlayan Meclis'te bulabilir ve halkın irad
Tükendi
Mustafa Kemal Paşa Sakarya savaşından sonra Meclis'te, tezahürat ve alkışlar eşliğinde büyük bir törenle karşılandığında, Ziya Hurşit Meclis'te bulunan kara tahta üzerine Tevfik Fikret'in "Beşerin böyle delaletleri var, Putunu kendi yapar kendi tapar." beytinden esinlenerek "Bir millet putunu kendi yapar, kendi tapar" diye yazacaktı. Ziya Hurşit: Rize'den Almanya'ya, Almanya'dan Milletvekilliğine, Vekillikten idama giden bir hayat... Bu kitapta, - Kaç yaşında idam edildi? - Suikast düzmece miydi? - Suikast
Mustafa Kemal Paşa Sakarya savaşından sonra Meclis'te tezahürat ve alkışlar eşliğinde büyük bir törenle karşılandığında, Ziya Hurşit Meclis'te bulunan kara tahta üzerine Tevfik Fikret'in "Beşerin böyle delaletleri var putunu kendi yapar kendi tapar. " beytinden esinlenerek "Bir millet putunu kendi yapar kendi tapar" diye yazacaktı. Ziya Hurşit: Rize'den Almanya'ya, Almanya'dan milletvekilliğine, vekillikten idama giden bir hayat... Bu kitapta, Kaç yaşında idam edildi? Suikast düzmece miydi? Suikastı inkar
Balkan Savaşları Şiddetin doğasına dair büyük bir dönüşümü getirmiştir. Bu savaşların I. Dünya Savaşının provası addedilmesi rastlantı değildir. O güne dek sömürge topluluklarına uygulanılan çok özel bir şiddet türü Balkan Savaşlarıyla Avrupaya varır. Sömürgeler uluslar arası hukuk bakımından egemeni olmadığından, fetih değil, edinebilir topraklar addedilir. Bu durumda sömürgeciye gösterilen her türlü şiddet gayrimeşrudur, Sömürgecinin alanı tamamen temizlemek hakkı bulunur: kolonyal katliamların hukuksal
Sıralama : Göster :
Toplam 66 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2