Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
(x)Genel
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 579 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Tanzimat dönemi yenilikçi edebiyatın öncülerinden Samipaşazade Sezai hikâyecilikte gerçekçilik tarzının gelişiminde etkili olmuştur. Onun ilk ve tek romanı Sergüzeşt, gerek kurgusu gerekse anlatımıyla edebiyat tarihimizde bir dönüşümün habercisi kabul edilmiştir. Esirlik gerçeğiyle yüzleşmemizi sağlayan eserin çıkışını fevkalade bir surette güzelce karşılayanlar, o zamandan geleceği aydınlatmaya başlamış gençlerdir. Samipaşazade Sezai, devrinin sosyo-kültürel yapısına da ışık tutan romanında Kafkasya’dan k
Yorum, kutsal metne, tarih ve insanlık içinde bir çığır açma, onu, insanın manevi ve somut eylemlerine, yaşam küresinin içine dâhil etme kararlılığıdır. İşte bu yüzden Kur’an tek bir yoruma mahkûm olmayan açık uçlu bir kelamdır. Ancak ilahî kelam üzerinden okunacak olan gaye ve hedefler bakidir. O zaman, şunu söyleyebiliriz: Hiçbir yorum yüzde yüz nesnel değildir; tam aksine, kısmen nesnel, kısmen de özneldir. Sadık Kılıç insana, kültüre ve yoruma dair yazılardan oluşan Tefekkür ve Yorum adlı kitabında beşe
Muhatap olduğu kitlenin eğitim durumunu bilen Necip Fazıl, 1940’lı yıllardan itibaren çıkardığı dergisini bir akademiye dönüştürmeyi başarmıştır. Doğu ve Batı kavramlarından ideal bir toplum tasavvuru olan başyücelik devleti ütopyasına, edebiyat mahkemelerinden siyasete kadar pek çok meseleyi Büyük Doğu sütunlarına taşımıştır. Alternatif ideolojik bir tarih kurgusuyla Osmanlı tarihini, özellikle de Tanzimat sonrasını kendi bakış açısıyla yeniden ele almıştır. Yasin Beyaz, İdealden Gerçeğe Bir Necip Fazıl Po
1980'li yılların Kürt sorunu ve islamcılık açısından bir milat olduğunu ifade etmek yanlış değildir. 1980 sonrası dönemde, Kürt sorununun bir yandan derinleşerek büyüdüğünü, diğer yandan Türkiye'nin siyasal hayatında tartışılan başlıca meselelerden biri haline geldiğini söylemek mümkün. Bu dönem ayrıca islamcılığın değerlendirilmesi açısından da önem arz ediyor. Çünkü islamcılık 1980 sonrasında hem Türkiye'deki hem de islam dünyasındaki müesses nizama yönelttigi eleştirilerle önemli bir muhalefet söylemi ge
Yirmi yaşında olmadığımız hâlde bizler de genellikle bahtiyarlığımızı sorgulasak sonuçta bütün kâinatın karşısında titrediği şu kelimeye ulaşmaz mıyız? “Hiç!” Hayat mücadelesi içine zırhsız, silahsız yani zayıf bir bünye, hassas bir gönül, sevdalı bir ruh ile girmişti. “Şairlerin, allamelerin en büyük eserleri üzüntü ve öfke zamanlarında yazdıklarıdır. Bununla birlikte Sezâi, Namık Kemal'in sanatkârane üslubu ile Ahmet Mithat Efendi'nin günlük konuşma ve meddah dilinin getirdiği gevşek üslubundan uzak yeni
Modern Türk hikâyesinin önemli isimlerinden Ömer Seyfettin, otuz altı yıllık hayatına çok sayıda hikâye sığdırmış, oldukça üretken bir isimdir. Çoğunlukla gerçek hayattan aldığı konuları daha çok kısa ve yalın dille anlattığı için okuru dili kullanma kabiliyetiyle hemen hikâye evrenine çekmektedir. Kimi yazarların hikâyeleri size göz kırpar, kendine doğru çeker hep. Ömer Seyfettin işte bu yazarlardandır. Onun hikâyelerinden derlenmiş Yüksek Ökçeler adlı eser, bilhassa gençlere onun hikâye dünyasının kapısın
Adı daha çok romanlarla anılan Sabahattin Ali, edebiyatımızın hikâye türündeki dikkate değer isimlerinden biridir. Ali, toplumcu gerçekçi anlayışla kaleme aldığı hikâyelerinde, okuru can damarından yakalar, onu hayatın sert taraflarıyla yüzleştirir ve sonunda okurunu sarsar. İnsanın bin bir yüzünü anlatan, edebiyatımızın en önemli yazarlarından ve “hep genç kalan” ismi olan Sabahattin Ali’nin Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk adıyla yayımlanan beş hikâye kitabından seçilen bu seçkideki on altı hi
Birçok edebiyatçı çeşitli sebeplerle gezip gördükleri yerler hakkında eserler kaleme almıştır. Bunlardan biri de matbuat hayatımızın en renkli simalarından Ahmet Rasim’dir. Onun gittiği yerler hakkında yazdığı hatıraların bir kısmı neşredilmiş olsa da gazete ve dergi sütunlarında kalan ve yayımlanmamış birçok yazısı mevcuttur. Döneminin atmosferini okuyucuya hissettiren Suriye ve Filistin Seyahati Ahmet Rasim’in çeşitli gazete ve dergilerde neşrettiği unutuluşa terk edilen telgraf, mektup ve hatıralarını iç
Modernite düşünürlerinin, ahlakı dinden ayrıştırmakla hem ahlaka hem de dine haksızlık ettikleri her geçen gün daha çarpıcı tecrübelerle ortaya çıkıyor. Bireyin özgürlüğünün sınırsız görülmesi ise modernitenin yol açtığı en büyük problemlerden biri olarak insanı, tanrılaşma iddiasına itti. Bu anlayış, kutsalı yok ederek, bireyi toplumda temel referans birimi hâline getirdi ve egoizmi kökleştirdi. Böylece günümüzde beşerî davranışı bütünüyle seküler bir rasyonelleştirme temeline dayandıran epistemolojik ve s
Kızılderililer diye de bildiğimiz Amerika kıtasının Avrupalılar tarafından işgal edilmeden önceki sakinlerine dair muhayyilemizde ne yazık ki çoğunlukla Hollywood sinemasının eski western filmlerinde karşımıza çıkan bir imge vardır: barış fikrinden uzak, atının üstünde çığlıklarla hasımlarına saldıran, yüzü ve bedeni boyalı bir barbar ve vahşi. Oysa bu imgenin tarihî gerçeklerle uzaktan yakından bir ilişkisi yok. Kendi geçmişindeki kabile yaşamı ve inançlarını yer yer şiirsel diyebileceğimiz ifadelerle akta
Şarkiyatçılar İslâm düşüncesinin felsefe tarihindeki yerini gösteren, okuyucunun ufkunu aydınlatan, farklı çağlardaki düşünce tarihlerini birbirine bağlama imkânlarını veren pek çok çalışma yaptı. Hiç şüphesiz onların İslâm düşünce tarihine dönük ilgisi Büyük Britanya İmparatorluğu’nun Ortadoğu’da hâkimiyet kurmaya çalıştığı yirminci yüzyıl başlarında daha da artmıştır. Bunlar içinde yalnızca İslâm felsefesinde derinleşmek isteyenlere hitap etmek gibi mahdut bir hedefi göz önüne almayıp, umumiyetle felsefe
Acıyı hafifletmekle elimize ne geçecek? Birincisi, ıstırabın insanı mükemmelliğe götürdüğünü söylerler. İkincisi ise eğer insan acısını haplar ve damlalarla hafifletmeyi öğrenirse, şimdiye kadar tüm kötülüklerden korundukları ve hatta türlü sıkıntılarını aştıkları dinsel inançlarını, felsefeyi bırakmazlar mıydı? Hayat sinir bozucu bir tuzaktır. Düşünen bir insan, olgunluğa eriştiğinde ve olgun bir bilince ulaştığında, istemeden kendini, çıkış yolu olmayan bir tuzakta gibi hisseder. Hayatın tragedyasını böyl
Franz Babinger'in "Sırplı devşirme" diye andığı Ostravica'lı Konstantin Mihail Konstantinovic, Üsküp'ün batısında yer alan NovoBrdo'nun fethi sırasında devşirilir. Onun Türk Kroniği (KronikaTurecka) adıyla Çekçe ve Bir Yeniçerinin Hatıratı (PamietnikiJanczara) adıyla Lehçe neşredilen eseri döneme dair pek çok gelişmeyi anlaşılır ve sade bir üslupla ele alabilen nadir çalışmalardandır. Kitap, Türklerin dini ve yaşamları, Osmanlı devletinin sosyal ve askeri yapısı hakkında çok kıymetli bilgiler sunar. Bilhas
Bilirsiniz, dünyanın ışığına dalmak ve insanları tanımak, kim ne derse desin yaşayan bir kitap, ikinci bir bilim gibidir.” “Evet, kötü konuşmak zorunda bıraktınız beni! Samanların üzerinde keyif yapan köpek gibi ne kendiniz yiyor ne de başkalarının yemesine izin veriyorsunuz, küflenene kadar durur öyle samanlar. Siz de şimdi aynışeyi yapıyorsunuz. Devletin sözleşmeleri doğrultusunda sizden farklı ürünler de almak istiyordum…” “Bizim hayatımız nedir? Acının kendine yer edindiği vadi, ışık nedir? Hissiz
“Ruth, Martin’in fikirlerini toyca bulsa da, yıldızların üzerinde gezinen bu cesur fikirlere yetişemiyor, ortaya çıkan tahmin edilemez gücü heyecanla, coşkuyla izliyordu sadece.” “Kültür adına başkalarının söylediği şeylerin sayısız tekrarından başka şey bilmiyordu.” “Uysallığınız, alçak gönüllü köle ahlakınız sizi kurtaramayacak. Ah, bunlar size Yunanca gibi geliyordu mutlaka, sizi daha fazla yormayayım.” “Kölelere dayanan hiçbir devlet ayakta kalamaz.” “Herkesi eğitebileceğini düşünen dar kafalıları
Tarihin akışına yön veren Selçuklular sadece Anadolu’nun İslamlaşması bakımından değil İslam aleminin kriz üstüne kriz yaşadığı bir dönemin sona ermesi açısından da son derece önemlidir. Takip edilen birlik siyasetinin bir sonraki aşamasında İslam dünyasında yeni bir çağın kapısının aralanması bununla bağlantılıdır. Cesareti, merhameti, kahramanlığı, İslam’a bağlılığı ve siyasi/askeri dehasıyla tarihimize damgasını vuran Sultan Alparslan, gaza ve cihada verdiği önemle tarihin akışına istikamet veren k
İslâm mezheplerinin doğuşu ifadesi, itikâdî meselelerde Hz. Peygamber’in çizdiği yoldan, çeşitli sebeplerle az veya çok inhiraf etmiş İslâm fırkalarının tarih sahnesinde görünmelerini karşılar. Çalışmalarında kullandığı karşılaştırmalı metotla öne çıkan Yaşar Kutluay, kelâmî tartışmaları ve mezhep cereyanlarının başka dinlerden kaynaklı olduğu iddiasını kabul etmemiş, bunun asıl sebebinin İslâm toplumunun yapısı ile Kur’ân-ı Kerim’in ortaya koyduğu tefekkür hürriyetine dayanan yeni bir zihniyetten kaynaklan
İslâm dininin doğuşundan bu yana geçen asırlar içinde İslâm dünyasında dinin birçok farklı yorumu ve anlaşılma biçimi oluşmuştur. Zamanla kurumlaşan bu anlayışlar, fırka ya da mezhep şeklinde isimlendirilmiş ve birçok ilmî araştırmanın konusu olmuştur. Mezheplerin doğuşundan itibaren, aralarındaki münasebetler bazen fikir, bazen mücadele yahut iş birliği hâlinde cereyan etmiştir. Mezhepleri tanımlama, anlama ve görüşlerini tespit etmede pek çok değerli eser kaleme alan Yaşar Kutluay Tarihte ve Günümüzde İsl
Said Halim Paşa imparatorlukların ulus devletlere dönüştüğü sürecin önemli bir mütefekkiri ve siyasi bakımdan aktörüdür. Kendisi bir devlet adamı ve düşünür olarak İslamcılığın İkinci Meşrutiyet dönemindeki entelektüel güzergâhının önemli isimlerindendir. Mehmet Âkif'in ifadesiyle “ümmetin en büyük mütefekkirlerinden” olan Said Halim Paşa, eserlerinde hem İslam hem de Batı toplumlarının tarihî, siyasi ve toplumsal durumuna eşzamanlı olarak bakar. Osmanlı toplumunun olduğu kadar İslam âleminin buhranlarını s
Sıralama : Göster :
Toplam 579 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3