Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 26 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Roger Garaudy, İslam’la müşerref olduktan sonraki yıllarını İslami yenilenmenin nasıl ve hangi esaslar üzerine inşa edilebileceğine adadı. Onun İnsanlığın Medeniyet Destanı kitabı hem Batı’yı hem de Doğu’yu yakından tanıyan, saygın bir filozofun çağlar öncesinden günümüze medeniyet tarihini farklı bir şekilde okumasının neticesidir. Eser, Garaudy’nin yazdıklarının ve fikirlerinin hem vazgeçilmez bir anahtarı hem de çarpıcı bir özetidir. Kültür imtiyazına sahip olmayanlara, ona erişme arzusu verecek olan ese
İnsanın kendisiyle ve çevresiyle ilişkisinin dönüşümü ve buna yol açan dinamikleri anlama çabasına girişildiğinde Kopernik devriminin bu dönüşümün hazırlanmasında öncü bir rolü olduğu söylenebilir. Şüphesiz 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu dönüşümün hızı ve derinliği artmıştır. İçinde bulunduğumuz durumu kültürel travma ile açıklayan Mücahit Gültekin Travma Düzeni İnsanın, Ailenin ve Toplumun Dönüşümü adlı kitabında büyük oranda bu dönüşümün özellikle 1950’lerden sonra karşılaştığımız sarsıcı son
Her şeyin modern olduğu bir dünyada yaşıyoruz; insanlar, düşünceler, inanışlar, hayat tarzları, eşyalar… Yaşadığımız dünyada birçok şey modern olarak niteleniyor. Modern olarak nitelenenlerin itibar görmesine karşılık, modern olmayanların değersiz veya yanlış bulunduğu bir dünya burası ... Haliyle yerkürede ve evlerde, zihniyetlerde ve bedenlerde, akıllarda ve gönüllerde, sebepleri ve sonuçları üzerinde düşünmeyi fazlasıyla hak eden önemli şeyler gerçekleşiyor. Gerçekleşenler ise maalesef normal değil. Zira
Aile, örf, gelenek, alışkanlık, kamusallık, devlet, kanun gibi kavramlar sosyologların toplumun iskeletini çıkarmasında yardımcı olmuştur. Aile, gelenek ve ahlak arasındaki ilişkiyle ortaya çıkan kamusallık fikri bugün modern toplumun yapısını ortaya serer. Bunlardan alışkanlık gibi bireysel değil, sosyal bir kavram olan gelenek ise doğrudan toplumun kökeniyle ilgilidir. Zira hem bir sosyal olguya hem genel geçer bir kurala ve bu kuralı koyan sosyal iradeye işaret eder. Geleneğin sosyolojik teorisi bağlamın
İnsanlığın yaşadığı en büyük problemlerin aşırılıklar olduğunu ve bir aşırılıktan diğerine salınan bir sürecin yaşandığını modern zamanlar açıkça gösteriyor. Her şeyin dengelisi, mutedili, makbulü, iyisi, muteberi, ortancası ve ortalaması gibi anlamları içeren vasat kavramı işte bu bağlamda önem arz ediyor. Ahmet Ayhan Koyuncu Vasat Sosyolojisi kitabında, hem klasik ve güncel sosyolojik düşüncelerden hem de Türk toplumunun da dâhil olduğu İslam kültür havzasından beslenerek Batı’dan olduğu gibi aktarılan so
Hatıralar yakın geçmişimizin farklı perspektiflerden hareketle yeniden düşünülmesine ve soğukkanlı değerlendirmelere konu edilmesine katkı sağlamaları bakımından büyük önem taşırlar. Hele modern dönemin meşhur ama aynı zamanda tartışmalı isimleri söz konusu olduğundaysa bu önem katbekat artar. Etkisinin büyüklüğü yanında şöhreti ile bilinen Cemaleddin Afgani’ye dair hatıralar bu cümleden kabul edilebilir. Zira kendisi hem çağdaş İslam düşüncesi hem de İslamcılık tarihi ele alınırken üzerinde en çok tartışıl
Türkiye'de milliyetçiliğin farklı ideolojik donanımlara ve referanslara eklemlenebilmesi sayesinde kazandığı yaygınlık ülkenin parlamenter sistemi değiştirerek cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine geçmesinden sonra da devam etti. Haliyle karmaşıklığın ve belirsizliğin arttığı bir dünyada yeni nesil milliyetçilik dalgalan ortaya çıkıyorsa, bunların neden cazibe merkezi haline geldiklerini anlamak için, yeni modeller oluşturmak gerektiği gün geçtikçe daha çok anlaşılıyor. Meseleyi geçmişten günümüze farklı boy
1980'li yılların Kürt sorunu ve islamcılık açısından bir milat olduğunu ifade etmek yanlış değildir. 1980 sonrası dönemde, Kürt sorununun bir yandan derinleşerek büyüdüğünü, diğer yandan Türkiye'nin siyasal hayatında tartışılan başlıca meselelerden biri haline geldiğini söylemek mümkün. Bu dönem ayrıca islamcılığın değerlendirilmesi açısından da önem arz ediyor. Çünkü islamcılık 1980 sonrasında hem Türkiye'deki hem de islam dünyasındaki müesses nizama yönelttigi eleştirilerle önemli bir muhalefet söylemi ge
Günümüzde kendileri de itiraf edemedikleri bir cemaatin mensubu olan çoğu kimse cemaatlerin kişinin özgürlük ihtiyacı silikleştirdiğini, devre dışı bıraktığını tekrar edip duruyor. Sıbğatullah Kaya'nın meseleyi dini ve sosyolojik açıdan ele aldığı Cemaatler kitabında öne sürülen argümanlar ve insanların cemaatle birlikte var olma süreçlerine eğilme tarzı oldukça ufuk açıcı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki tartışmaların, yüzleşmelerin ve uzlaşmaların sürdürüldüğü bir diyalog zeminine dönüşmesi gerektiği
Sosyoloji zor zamanlar geçiriyor. Sadece ülkemizde değil, başka yerlerde de kredisinin çoğunu tüketti. Sosyolojinin entelektüel ve siyasal borsadaki bu düşüşünün sorumlusu, önemli oranda bizzat sosyologların kendileridir. Sözgelimi profesyonel, akademik sosyoloji, gerçeklikte olduğundan ve olabileceğinden daha fazla bilimsel davranmaktadır. Mümkün olmadığı gibi, gerekli de olmadığı halde sosyologların çoğu araştırma tekniklerini tam ve keşinmişçesine sunarak doğa bilimlerini maymunca taklit etmektedir. Sık
Toplum, tepeden tırnağa yolsuzluk dalgasının içine dalmışsa, bu durumda, hayatın tümünde yolsuzluk hâkim bir faktör olarak ortaya çıkar. Hiç şüphesiz burada, küçük çaplı, zararı belirli bir bölge içerisinde dönüp dolaşan, çevreyi pek etkilemeyen ve her toplumda görülebilecek cinsten olan yolsuzluklardan söz edilmiyor. Burada bahsedilen yönetim sisteminin etkilediği her şeye bulaşan büyük çaplı yolsuzluklardır. İşte bu tür yolsuzluk, yani toplumun tümünü çürüten türden bir yolsuzluk, Seyyid Hüseyin El Attas'
İster dini, ister siyasi olsun entegrizm, yalnızlığın cesaretlendirdiği bir hak gaspından ve gayesiz bir dünyanın anlamsızlığından doğmuştur her zaman. Yarınları olmayan ümitsiz insanlar, ir yandan hayata artık ne bir mana ne de bir kararlılık veremez olan sözde 'değerler'i reddeden 'nihilizmlerin' kurbanı olurken, diğer yandan da bir tanrının, ama herhangi bir tanrının hükümranlığını vaadeden yalancı mesihlerin kurtarıcılığının kurbanı da olmaktadırlar. Entegrizmlerin gerçek olmayan cevaplarından, insanlar
Tükendi
Elinizdeki eser çağımızın toplumlarında yaşayan bireylerin içine düştükleri yabancılaşma olgusunu incelemektedir. Modern birey bu karmaşık dünyada tam anlamıyla bir kimlik sorunuyla karşı karşıyadır. Yazarın ifadesiyle: modern birey, eşit olmayan gelir düzeyleri, farklı sağlık olanakları, farklı statü ve güç ortamında kendisinin gerçek yerinin ne olduğunu merak etmektedir. Dünya sisli ve bulanık gözükmektedir. Soyut toplum, modern toplumdaki insanın yalnızlığının, korkusunun ve kendi kendine yabancılaşma
Tükendi
Mekan "olmak"tan türeyerek, varoluşu anlatıyor. İnsan da ünsiyeti; varoluşun temeliyle yakınlığı, uyumu ya da nisyanı; yani unutabilen ilk varlık olarak varoluşu unutmayı... İster yalnızca insan ve kapladığı alan, ister kainat, madde ya da mana nasıl ele alınırsa alınsın, mekanla insan arasında derin bir bağ vardır. "Sen kendini küçük bir cisim sanma, sende bir alem gizlidir" diyor, Hz. Ali. Görülebilirse alem insandır, insan da alem. Tarih sahnesinde yer alan bütün uygarlıklar, hayatı anlamak ve anlamdırma
Tükendi
Pencerelerin açık olduğu ılık bir gecede herhangi bir gelişmiş ülkenin bir şehrinin herhangi bir mahallesinde yürüyün, önünden geçtiğiniz her evden bir televizyon ekranından yansıyan mavimsi pırıltıları görürsünüz. Zaman makinesinden çıkmış bir kuşak öncesine mensup bir ziyaretçi buna, yani bütün insanların büyülenmişçesine gelip geçen görüntüleri saatlerce seyre dalmasına, pasif alıcılığa gömülmesine ne derdi acaba? Televizyon çıkmadan önce Cesur Yeni Dünya`yı yazan Aldoux Huxley, gelecekteki insanların sa
Elinizdeki kitap, temelde yatan aydınlanmacı, seküler hümanist ve liberal anlayış, insan, etik ve dünya görüşü sorgulanmadıkça, insan haklarının tahakkuku önünde duran handikapların aşılma imkânının elde edilemeyeceğine dikkat çekmektedir. Liberal siyasal düşünceyle yoğrulmuş olan insan hakları kavramı günümüzde bütün dünya halklarına ulaşılması gereken ideal bir düzey diye sunulmakta; çok farklı toplumları, siyasal sistemleri, inanç ve ideolojileri değerlendirmenin basit bir ölçütü, tarih üstü, evrensel v
Tükendi
Modernleşme teknolojik uygarlığın oluşturduğu ve dünyanın hemen hemen her tarafında uygulamaya konan bir olgudur. Her ülkenin bilhassa üçüncü dünya ülkeleri denilen ülkelerin heyecanla sarıldıkları ve benimsemeye çalıştıkları bu olgunun mahiyeti nedir? Modernisazyonun batılı toplumlardaki etkileri nasıldır?
Tükendi
Bu kitabı okumayın ve de niçin siz yaşamanın o yüce () sanatını kendisinden öğrenmek için televizyonunuzu sakın kapamayın. Siz bu kitabı okumayın, çünkü reklâmlar, çamaşır tozundan arabaya varıncaya dek arzu ettiğiniz her bir şeyi size söyleyecektir. Arka Kapak Yazısı Bu kitabı okumayın ve de niçin siz yaşamanın o yüce (!) sanatını kendisinden öğrenmek için televizyonunuzu sakın kapamayın. Siz bu kitabı okumayın, çünkü reklâmlar, çamaşır tozundan arabaya varıncaya dek arzu ettiğiniz her bir şeyi size s
Bu kitap geçmişte insan hayatına şekil ve yön veren inançlarla mukayese ederek, bugün insanların hayatlarına yön veren sorgulanmamış yanlarını inceliyor. Kitap; Seküler toplumların, vatandaşlarının vücuduna ve ruhuna nasıl sahip olmayı amaçladıkları düşüncesinden yola çıkarak, insanların sorumluluklarını yeniden tanımlamanın gerekliliğinin her zamankinden acil bir zaruret haline geldiğini vurguluyor. Ve bu tanımlamayı, insanın bu dünyada Allahın vekili olduğu geleneksel bakış açısının ışığında yapmaya çalış
Sıralama : Göster :
Toplam 26 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1