Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 17 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Düşünceye yapılacak katkı, hususi bir kültür, dil ve itikat içindeki hakikat imkânlarının özgün bir şekilde kavramsallaştırılıpkuramsallaştırılmasıyla mümkündür. Günümüzde Müslümanlar insani düşünsel müştereğe katkı yapmak istiyorlarsa sahip oldukları itikat, dil ve tevarüs ettikleri bilgi içinde saklı kalan hakikatleri açığa çıkarmalı ve çağın diliyle ortaya koymalıdır. Bütün kitaplarında yeni bir geleneğin inşasına katkı yapmaya büyük bir özen gösteren Taha Abdurrahman bu düşüncesini İslami edimsel alan ş
Yapıcı-eleştirel yaklaşımıyla ümit verici ve yenilikçi düşünceye başlangıç yapan Taha Abdurrahman, entelektüel bütünlüğüyle kayda değer bir külliyat ortaya koymuştur. Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında, Taha Abdurrahman'la yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Kitap düşünürün, düşünce, modernlik, gelenek, ahlak, modern okumalar, felsefi miras, ifade hürriyeti gibi çağdaş tartışmalar konusundaki olağanüstü birikimini yansıtıyor. Tam da bundan ötürü Taha Abdurrahman'ın temel tezlerinin ve kavramlarının değişik bağlamlard
Modernite düşünürlerinin, ahlakı dinden ayrıştırmakla hem ahlaka hem de dine haksızlık ettikleri her geçen gün daha çarpıcı tecrübelerle ortaya çıkıyor. Bireyin özgürlüğünün sınırsız görülmesi ise modernitenin yol açtığı en büyük problemlerden biri olarak insanı, tanrılaşma iddiasına itti. Bu anlayış, kutsalı yok ederek, bireyi toplumda temel referans birimi hâline getirdi ve egoizmi kökleştirdi. Böylece günümüzde beşerî davranışı bütünüyle seküler bir rasyonelleştirme temeline dayandıran epistemolojik ve s
İslâm’da felsefi düşüncenin anlamı ve sürdürülüşü, ancak Batı’da birçok yüzyıldan beri felsefe diye adlandırılan kavramın tam bir karşılığının İslâm’da aranması şartı ile hakiki manası ile kavranabilir. Bu sebeple İslâm felsefesi gelenekselleşmiş felsefe tarihi el kitaplarına sağdırılamayacak ölçüde geniş bir alanı kapsar. İslâm felsefesini temel kaynaklarından inceleyerek bu alanda çalışmalar yapan Tjitze Jacobs De Boer, İslâm’da Felsefe Tarihi eserinde en önemli temsilcilerinin öğreti ve sistemlerinden ha
Modernist düşünceye yöneltilen eleştiriler 20 yüzyılın sonunda yoğunluk kazandı. Böylece modernistlerin sorgusuz sualsiz Batı’yı taklit ettikleri belirginlik kazandı. Söz konusu eleştiriler aynı zamanda gelenekçi düşüncenin taklitçiliğiyle ilgili değişiklikler doğurmaya aday tartışmaları gündeme getirdi. Taha Abdurrahman İslami bir modernlik inşasına giriş niteliğindeki Modernlik Ruhu adlı eserinde modernistlerin taklitçiliklerini kapsamlı bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor. Korunması gereken modernlik
Başka dünyalar arasındaki müşterekleri eleştirel bir perspektiften bakarak yakalamak, buluşma noktaları aramak hayli meşakkatlidir. Bu ortak noktaların arayışına girmenin, her şeyden önce sorgulayan ve hakikati pusula edinen bütünlüklü bir anlayıştan geçtiğini düşünmek için elimizde pek çok neden var. Roger Garaudy felsefi teolojik yönü öne çıkan Aforozdan Diyaloğa kitabında Marksist ve Hristiyan entegrizmlerini tartışmaya açıyor. Entegrizmleri aşmak için gelenek, hümanizm, mitoloji, bilim, eşitsizlik, siya
Entegrizm, modern hayatın kendi dinamikleri içerisinde meydana gelen her türlü değişim ve gelişime karşı bir direnç geliştirme durumudur. Dahası siyasi veya dinî bir anlayışı tarihin bir önceki döneminde sahip olduğu kültür yapısı veya kurumlarıyla özdeş kılmaktır. Bu hâl siyasette de, devlette de, dinde de karşımıza çıkabilir. İster Yahudi ve Hristiyan kökenli olsun, ister İslam kökenli olsun tüm entegrizmler gelecek için büyük tehlike oluşturur. Entegrizmlerin başarıya ulaşması bütün toplumların kendi içl
Ahlak bireyin amel aracılığıyla kendini gerçekleştirmesini ifade eder. Bu yönüyle insanın özü ve onu diğer canlılardan ayıran temeldir ahlaklılık. Akıllılık da dâhil olmak üzere tüm insani vasıfların kendisinden neşet ettiği bir niteliktir. Ancak meseleye yüzeysel bakan modernler bunu reddederler, dünya hakkındaki zanlara zemin hazırlayan soyut akıl üzerinde ısrarcıdırlar. Bu ise görecelik başta olmak üzere ahlakla ilgili fikrî karmaşayı beraberinde getirir. Taha Abdurrahman'ın Ahlak Sorunsalı kitabına da y
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan düşünce hayatımız, Batı düşüncesinin yeni ve bize özgü şekilde sahiplenilmesi, bilim ve terakki anlayışı, aydına yüklenen anlam, siyasal eğilimleri, sanata ve hayata bakışta yeni yaklaşımların arayışı anlamına gelmiştir. Tüm bunlarda yerleşik kavramlara ilişkin yenilenme anlayışı öne çıkmıştır. Düşünürler varoluşla, eylemle ve ahlakla farklı bir ilişki tarzı önermek istemiştir. Ahmet Çapku Çağdaş Türk Düşüncesi Üzerine adlı eserinde Tanzimat sonrasında öne çıkan düşünürlerin
20. yüzyılı büyük yıkımlara uğratan araçsal akılla ilgili pek çok eleştiri yapıldı. Hem Batı dünyasında hem de İslam dünyasında meydana gelen sorunları ele alırken kaba bir akılcılıkla yetinilmemesi gerektiği anlaşılmış durumda. Artık hemen herkes ahlaken temellendirilmiş bir dünya görüşünü şu ya da bu şekilde benimsiyor. Faslı dil, mantık ve ahlak filozofu Taha Abdurrahman Dinî Amel ve Aklın Yenilenmesi adlı eserinde tam da bu konular üzerinde duruyor. İslami uyanışa felsefi temeller kazandırmak amacıyla
Düşünce hayatımız uzun yıllardır aynı meselelerin benzer konuların etrafında dönüyor. Batı medeniyetine yenilmenin, siyasi istikrarsızlıkların, iktisadi bunalımların derinleşmesiyle başta Türkiye olmak üzere İslâm âlemi ciddi zorluklar yaşıyor. Korkularımız, kaygılarımız yenilenmeyi, düşünce ve kültür hayatını zenginleştirmeyi, sorunlarımızı çözecek program tekliflerini engelliyor. Ercan Yıldırım "Ülkesini Arayan Gelecek" kitabında düşünce dünyasında yer bulan ve fakat siyasi kaygılarıyla yüklü bakış açısı
- 21.Yüzyılın Müslümana Vaadi: Asimilasyon ya da Eliminasyon - İslam, Ortadoğu, Anglosaksonlar - Phenomenal/Contingency - Sivil Akıli Sivil Toplumi Sivil Müslüman Modernist düşünce ve dünya görüşünün ciddi kırılmaya uğradığı, buna karşılık hayatın anlamı ve düzenlenmesine dair temel soruların yeniden sorulmakta olduğu bir zamanda yaşamaktayız. Son yıllarda üzerinde yoğun tartışmaların yapıldığı "tarih" ve "gelecekle ilgili tezler buna işaret ediyor. Kırılmanın hasılası olarak ortaya çıkan postm
Acaba belli bir dil kullandığında ve tabii buna bağlı olarak insanı, belli kültürel imaj ve çevreler yardımıyla muhatap aldığımızda Tanrı -gerçi başka zamanlarda başka dillerle de vahiy inmiştir ama- beşeriyetin diğer ve ekseri kısmını hitap, yani kitap dışı bırakmakta değil midir? Bundan daha da belirgin olmak üzere, kendimize ayrıca şu soruyu da sormalı değil miyiz: Acaba ´Bazı düşünce biçimleri dünya meselelerinin anlaşılmasına müsait değildir.´ önermesi mantıki midir? Mantıki ise bu önerme ile ne kasted
Tükendi
Yazar, İslam felsefe ve kelam tarihlerini şöyle bir gözden geçirmiş, bunların bir özetini sunmuştur. İslam dini gelişmesi üzerine bazı tezler ortaya; aynı zaman da Avrupada bu sahada yapılan çalışmaları da özetlemiştir. Arka Kapak Yazısı 1939 da birçok Asya milletlerini kuşatan bir harp manzarası, İngiltere´de sorumlu mevkilerde bulunanlara, Asya dilleri ve kültürü üzerinde çalışan uzman sayısının çok az ve zayıf olduğunu gösterdi. 1939´u müteakip üçüncü on yılda olaylar, geniş okuyucu kitlesine Avrupalı o
Tükendi
Peygamber'in vefatından hemen sonra başlayıp, günümüze kadar müslümanları en fazla meşgul eden sorunlardan biri yönetim sorunudur. Yönetim sorunu tartışmaları, İslami ilimler arsında soyutluluk ve kuramsallığa en fazla ilgi gösteren ilim olan Kelam'ın hareket noktasını oluşturmuştur. Mu'tezile'nin ilk temsilcileri yönetim sorunu konusunda daha objektif ve tutarlı yaklaşımlar sergilemiş olmalarına rağmen daha sonraki Mu'tezili öncüler, Şii İmamet teorisine cevap verme yarışı içine girmişlerdir. Bu bakımdan E
Tükendi
Sıralama : Göster :
Toplam 17 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1