Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 33 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Henüz tercümesi bitmeden okuyucusu tarafından merakla beklenen muhteşem eser MÜFREDAT, beklenen ilgiyi hak edecek biçimde hazırlandı. Ragıp el-İsfehaninin çağlar ötesinden bugünü aydınlatan ve zamanın eskitemediği kıymetli eseri, titiz tercümesi, dipnotları ve tetkikleriyle Kuran okuyan herkesin başucu kitabı olmayı hak etmektedir. Çevirisini ve tetkiklerini Yusuf Türkerin yaptığı Müfredat bütün kütüphalerin vaz geçilmez eseri... Arka Kapak Yazısı Râğıb el-İsfahani, Müfredâtında zengin bir bilgi birikimin
Yapıcı-eleştirel yaklaşımıyla ümit verici ve yenilikçi düşünceye başlangıç yapan Taha Abdurrahman, entelektüel bütünlüğüyle kayda değer bir külliyat ortaya koymuştur. Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında, Taha Abdurrahman'la yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Kitap düşünürün, düşünce, modernlik, gelenek, ahlak, modern okumalar, felsefi miras, ifade hürriyeti gibi çağdaş tartışmalar konusundaki olağanüstü birikimini yansıtıyor. Tam da bundan ötürü Taha Abdurrahman'ın temel tezlerinin ve kavramlarının değişik bağlamlard
Hepsinin birbirinden farklı, birbirinden ilginç hikâyesi vardı. Kimisi papazken, kimisi ünlü bir müzisyenken, kimisi bir misyonerken, kimisi de uyuşturucu kaçakçısıyken İslam\'la tanışmış ve kendilerine yeni bir hayat kurmuşlardı. Bu röportajlar esnasında mühtedilerin gözyaşlarına, sevinçlerine ve heyecanlarına da şahitlik ettim. Onlardan yaşadıkları zorlukları, hayal kırıklıklarını, geleceğe dair umutlarını dinledim. İtiraf etmeliyim ki, mühtedilerle yüz yüze röportajlar yaparken dinlediklerimden ben de ço
Modernist düşünceye yöneltilen eleştiriler 20 yüzyılın sonunda yoğunluk kazandı. Böylece modernistlerin sorgusuz sualsiz Batı’yı taklit ettikleri belirginlik kazandı. Söz konusu eleştiriler aynı zamanda gelenekçi düşüncenin taklitçiliğiyle ilgili değişiklikler doğurmaya aday tartışmaları gündeme getirdi. Taha Abdurrahman İslami bir modernlik inşasına giriş niteliğindeki Modernlik Ruhu adlı eserinde modernistlerin taklitçiliklerini kapsamlı bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor. Korunması gereken modernlik
Filozof yazdığı her kitapta ve ele aldığı her konuda bizi farklı bir dünyanın içine sokmayı başaran kişidir. Hele aklın reddiyeler düzdüğünü çoktandır kabullendiğimiz ve onun imkânsız olduğuna bize inandırdığı şeyi çaresizce onayladığımız bir şeyin kapısını aralıyorsa bu durum daha da belirginlik kazanır... Günümüz insanı, gerçekte dokuma tezgâhında dokunmuş bir kilim kadar ahenkli olan fizikî ve metafizik âlemi ya kasnaklarından çıkartıp çözmüş ya da çözülemeyecek kadar kördüğüm etmiştir. Çağımızın en öne
Günümüzde amel kelimesi sadece ibadetlerle sınırlı davranışları ifade eden bir terim şeklinde anlaşılır. Oysa insanın yaptığı her türlü iş, tutum, davranış, üretim, hareket, etkinlik, uygulama, fiiliyata geçirme yahut gerçekleştirme gibi pek çok eylem bu kelimeyle ilgilidir. Bu yönüyle amel geleneksel içeriklerin ufkunu açar ve onları anlaşılır kılar. Hem zaten pratik, teorik bilgiyi inceltip, geliştirip derinlik kazandırmaz mı? Aslında "Allah bildiğiyle amel eden kimseyi bilmediğine varis kılar." hadisi
İslam ve siyaset ilişkisini ele alırken münferit eserlere bakmakla yetinmektense diyakronik bir söylem incelemesi dönemler arasındaki tasavvur değişmelerini anlamayı kolaylaştırır.Orta Çağ Müslüman düşüncesinin önemli isimlerinden İbnTeymiye'nin ise siyasal alanla ilgili temel problemlere diğer düşünürlerden farklı bir şekilde cevap verdiğini düşünmek için elimizde pek çok sebep var.Kelam ve siyasetin söylemlerini takip eden Ovamir Anjum, İslam ve siyaset ilişkisine dair tartışmaları modern zamanlardaki büt
Mehmet Âkif, yaşadığı dönemin gerçek bir tercümanıdır. Çöküş sürecindeki Osmanlı Devleti'nin hakiki bir aydın kadrodan yoksun olduğunun farkında olarak pek çok vazifeyi üstlenmek mecburiyetindeydi. Onun şahsiyeti, sanatı, mütefekkir yönü, mücadele tarzı, uzun soluklu bir dergiye öncülük etmesi, sohbet ehli oluşu ve dahi insanlığı başlı başına ele alınması gereken hususlardır. Âkif, kültür emperyalizmi dâhil her tür emperyalizmle mücadelenin zorunluluğuyla yetinmez. Taassup, cehalet, taklitçilik, tembellik v
Hem Türkiye'nin, hem de dünyanın ekseni sürekli değişirken bu krizlerin ortasından esasa, kaynaklara, kadim değerlere bakmak için çaba harcanması gerekiyor. Aksi takdirde dönüşüm hâlindeki dünyada yaşayakalmaya çalışan bizler için ülkemizin temel meselelerini, dünyanın gidişatını kavrayabilmek mümkün olmaz. Olguların hakkını veren ve zihnin berraklaşması çağrısında bulunan Kelebek Etkisi Söyleşileri I, Alev Alatlı ile Ayşe Böhürler'in "Kelebek Etkisi" programındaki sohbetlerinden oluşuyor. Kitap Rusya, Amer
Dünyadaki gelişmeleri yorumlarken kadim bir izlek üzerinde hareket eden Türk insanının serüvenini anlamak elzem... Zira bu serüvene gelecekte yön verebilmek için mutlaka önce onu tanıyabilmekten geçiyor. Olayları, olguları, fikirleri sadece günümüzdeki görünümleriyle değil arka planı ile kavramayı öne çıkaran Kelebek Etkisi Söyleşileri II, çok yönlü düşüncenin güncesi niteliğinde... Kitap, safsatalara, dil ve mantık oyunlarına dikkat çekerek dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmelerin arka planına bakma niyetiyl
"Şu insan üretmeden tüketen tek yaratıktır. Ne süt verir, ne yumurtlar. Sabanı çekecek gücü yoktur, tavşanı kendi başına avlamaktan âciz. Ama yine de tüm hayvanların efendisidir." "TÜM HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR DİĞERLERİNDEN DAHA EŞİTTİR." , "Açlık, zorluk ve hayal kırıklıklarının bu hayatın değişmez kanunu olduğunu söylüyordu." "İnsanlarla savaşınızda ona benzememeye dikkat edin!" "Özgürlük hiç bir şey değilse, insanlara işitmek istemediklerini söyleyebilme hakkı demektir." "Orwell kullandığ
"Bir insan diğerinin üzerinde nasıl güç kurar Winston? Winston düşündü. ‘ Ona acı çektirerek." "Hayatında bir kez olsa bile bu erdem duvarını yıkmayı, sevilmekten daha çok istiyordu." "Aptallık, zeka kadar gerekliydi ve edinilmesi en az onun kadar zordu." "Günlük tutmak yasak değildi. Ama tespit edilirse, günlük tutmanın, ölüm cezasına veya zorunlu çalışma kampında en az yirmi beş yıl çalışma cezasına sebebiyet verecek bir eylem olduğu açıktı." "1984 derin, ürkütücü ve bütünüyle büyüleyici bir kitap. Po
Ahlak bireyin amel aracılığıyla kendini gerçekleştirmesini ifade eder. Bu yönüyle insanın özü ve onu diğer canlılardan ayıran temeldir ahlaklılık. Akıllılık da dâhil olmak üzere tüm insani vasıfların kendisinden neşet ettiği bir niteliktir. Ancak meseleye yüzeysel bakan modernler bunu reddederler, dünya hakkındaki zanlara zemin hazırlayan soyut akıl üzerinde ısrarcıdırlar. Bu ise görecelik başta olmak üzere ahlakla ilgili fikrî karmaşayı beraberinde getirir. Taha Abdurrahman'ın Ahlak Sorunsalı kitabına da y
20. yüzyılı büyük yıkımlara uğratan araçsal akılla ilgili pek çok eleştiri yapıldı. Hem Batı dünyasında hem de İslam dünyasında meydana gelen sorunları ele alırken kaba bir akılcılıkla yetinilmemesi gerektiği anlaşılmış durumda. Artık hemen herkes ahlaken temellendirilmiş bir dünya görüşünü şu ya da bu şekilde benimsiyor. Faslı dil, mantık ve ahlak filozofu Taha Abdurrahman Dinî Amel ve Aklın Yenilenmesi adlı eserinde tam da bu konular üzerinde duruyor. İslami uyanışa felsefi temeller kazandırmak amacıyla
"Hep değişen kalıcı ve samimiyetten uzak insani ilişkiler'' "Ancak o nasıl Gregor olabilir ki? Gregor olsaydı, insanların kendisi gibi bir hayvanla birlikte yaşamasının imkânsız olduğunu çoktan anlar ve çekip giderdi." "Müzik onu böylesine etkilediğine göre, ona bir hayvan denebilir miydi?" "Tekrar eski yerine döndü. "Sabahları erken kalkmak yok mu," diye düşündü. "İnsanı aptallaştırıyor." "Kafka'nın kendisinin de bu öyküyü "hiçbir zaman aşamayacağını, çünkü Dönüşüm'ü aşabilecek bir şeyin olmadığını, bütün
Kadim zamanlarda bilinmeyen bir şahsiyet olan gezgin tüccar, mevcut çağımızın görgü ve geleneklerinin yarattığı en ilgi çekici tiplerinden biri değil midir? Kimi makul düzenlerde, kimi filozoflar için, maddi girişim döneminden entelektüel kuvvet dönemine geçişin simgesi olmaya mahkûm edilmemiş midir? Asrımız, yaratıcı dehada olduğu gibi çokça yalıtılmış güç âlemini evrensel fakat dengelenmiş âleme; tüm ürünleri eşitlemek, onları kitleler arasında yayınlamak ve teklik ilkesi tarafından kontrol edilmek yani t
Beş minare ile özdeşleşmiş bir kent olarak Bitlis, minarelerinin yanı sıra toplumsal ve tarihsel hafızayı besleyen zengin kültürlere ve mekanlara da sahiptir. uzun yıllar boyunca yönetimin, dini/ilmi tartışmaların ve eğitimi-öğretimin merkezi olan Bitlis, genelde modernleşme özelde cumhuriyet döneminin değişen beklentileriyle sakin ve kapalı bir kent konumuna dönüşmüştür. Ancak günümüz dünyasında artık kapalı toplumların varlığına şüpheyle yaklaşmakla berbaer yerelliğini koruyan ve tek nolojik imkanlar saye
Zamanların hem en iyisiydi hem en kötüsüydü, bilgeliğin çağıydı, aptallığın çağıydı, inancın çağıydı, şüpheciliğin çağıydı, ışığın mevsimiydi, karanlığın mevsimiydi, umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı, her şey önümüzdeydi, önümüzde hiçbir şey yoktu, hep birlikte cennete gidiyorduk, hep birlikte diğer tarafa gidiyorduk – kısacası, dönem şimdikine öyle benziyordu ki, bazı gürültücü otoritelere göre iyi ya da kötü fark etmeksizin ancak üstünlük derecesiyle kıyas yapılabilirdi. "Zavallı yumurcak için bu şekild
O adama ne demeli? Ne merhametliymiş ama! Susmadı, ‘'Hoşt!" dedi. Ama yardıma da gelmedi. Ey adam, bir köpek bir çocuğa saldırıyor, hem de o köpeğin kuduz olma olasılığı da var, sen sadece pencereden seslenmekle yetiniyorsun. Dünyada insanın ancak kendi işiyle uğraştığı zaman mutlu olabileceğini düşündüğü için sadece kendi işiyle meşgul olmayı pek sevmiştir. Behçet Bey edepli, zarif, tatlı dilli bir kişidir. Babam kendisini çok severdi. Böyle kişilere "baba dostu" derler. Babaları vefat etmiş oğullar bunlar
Orta yol yoktu ve bulunamazdı. Ya "efendi" olmalıydı ya da "itaat etmeli"ydi. Bu nedenle herhangi bir şekilde merhamet göstermek zayıflık anlamına geliyordu. Merhametin vahşi hayatta yeri yoktu. Merhamet edersen bu ancak korku olarak anlaşılırdı ve bu yanlış anlamalar ölümle sonuçlanabilirdi. Öl ya da öldür, yen ya da yenil... Tek kanun buydu ve zamanın ötesinden gelen bu kanuna itaat ediyordu. Elinde sopa olan adama itaat etmesi gerekiyordu. Güçlü olan o idi ama bu onunla dost olması anlamına gelmiyordu At
Sıralama : Göster :
Toplam 33 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1