Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 571 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Sovyet dönemi sonrası Rusya’nın en ünlü siyaset bilimci ve jeostratejistlerinden birisi kabul edilen, Avrasyacılık Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Aleksandr Dugin’in yazdıkları hem dünyanın hem de Rusya’nın siyasi yönelimlerini, arayışlarını ve çelişkilerini kavramak bakımından göz ardı edilemeyecek önemdedir. Hiç şüphesiz dünyevi meselelerle soyut fikirleri mukayese eden Dugin’i herhangi bir entelektüelden ayıran en önemli yönü ise teorik birikimi ve bu özelliği ile Rus yönetici elitleri arasında oyna
İslam hukuku ile ilgili siyasi, kültürel ve toplumsal tartışmalar özellikle İslam hukukundaki farklı bakış açılarının; insan hakları, farklılıklar, müsamaha, şiddet, ifade özgürlüğü, dinî ile dünyevi olanın ilişkisi gibi konulara ne cevaplar verdikleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu tartışmalara binaen İslam hukukunun rol ve konumu çeşitli eserlerde mütemadiyen inceleniyor. Batılıların dikkati ise Müslümanlar arasında süren, İslam’ın neyi yasakladığı, neye izin verdiği ya da neyi savunduğu hakkındaki tartışm
Felsefi anlamlar ve anlayışların altında yatan ve onlara dayanak oluşturan dilsel ilkeleri ön plana çıkaran Taha Abdurrahman’ın metinleriyle uğraşmak aynı zamanda yeni bir felsefi lügatçeyi hesaba katmak demektir. Zira o, söylem analizi ve diyalektik münazara kuramları alanındaki en son gelişmeleri göz önünde bulundurarak klasik İslam düşüncesindeki pek çok terimin içeriğini kendi tezi doğrultusunda yeniden anlamlandırmış, Batılı terminolojiyle fikirlerini desteklemiş, bunların yeterli gelmediği durumlarday
Ancak ben delilikte buldum gerçek hürriyeti gerçek güvenliği. Yalnızlığın özgürlüğünü buldum, varlığımı fark eden insanlardan kaçma özgürlüğünü… Çünkü varlığımızı fark edenler içimizdekilerin bir kısmını tutsak ederler. GECE: "Hayır, sen benim gibi değilsin, ey Meczup, çünkü sen acı karşısında titrersin uçurumun şarkısı bile seni korkutuyor. Yenilgi, yenilgim, parlayan kılıcım ve kalkanım, gözlerinde okudum: İnsanın ne zaman saltanat tahtına otursa işte o zaman köleleştiğini. Tahta oturmak köle olmaktır. “C
İslâm’da felsefi düşüncenin anlamı ve sürdürülüşü, ancak Batı’da birçok yüzyıldan beri felsefe diye adlandırılan kavramın tam bir karşılığının İslâm’da aranması şartı ile hakiki manası ile kavranabilir. Bu sebeple İslâm felsefesi gelenekselleşmiş felsefe tarihi el kitaplarına sağdırılamayacak ölçüde geniş bir alanı kapsar. İslâm felsefesini temel kaynaklarından inceleyerek bu alanda çalışmalar yapan Tjitze Jacobs De Boer, İslâm’da Felsefe Tarihi eserinde en önemli temsilcilerinin öğreti ve sistemlerinden ha
Seyahat, hele deniz seyahati, ruhun bütün dertlerine devadır. Kim diyor ki kadın şimdi, eskisi gibi yüzünü sıkı örtüler altında saklamıyor? Ya boya örtüleri? Bunların altında hakiki çehreyi hiç görmek mümkün mü? Boyalar olmasa bilmem kadın ne yapardı? Bir aşk dakikasının lezzetine ebediyet verecek kudrete sahip olmayanlar, süsten medet ummakta belki çok haklıdırlar. Fakat ipekler ve boyalar, ruhun eksikliklerini bilmem ki nasıl telafi edebilir? Nesrinin dışı açık, içi aydınlık; nazmının dışı lûgatli, içi ip
Uluslararası metinlerden ve teamülden yola çıkılarak tespit edilen devletin tanınması ölçütleri, bir devlette yaşamanın anlamına dair kamusal söylemin ayrılmaz bir parçasıdır. Süreklilik arz eden nüfus, sınırları belirli bir bölge, hükümet, diğer devletlerle ilişki kurna kapasitesi, uluslararası hukuka uymaya istekli olma ve egemen devletin rızası şeklinde sıralanabilecek bu ölçütler pek çok yorumu besler. Aslında bunlar çok daha geniş kapsamlı, tarihsel olarak daha zengin bir tartışmanın yoğunlaşmış halidi
Orhan Keskintaş, Batı’nın psikanaliz ve dilbilim çalışmalarından hareketle hikayenin geleneksel toplumlardaki oynadığı role odaklanıyor. Yazara göre hikayede etik ve estetik olmak üzere iki temek siyaset bulunur. Etik siyaset, başkasıyla kurulan ilişkidir. Yasayla kendini bulan etik siyaset bir şiddet kipi içerir. Yasanın kendisi, önce komşuyu ve sınırları var eder; sonra, başka ile ben arasına hak kavramını koyar. Etik siyaset, farkı açığa çıkarır, onu siyasetin konusu yapar. Hikayenin, olağanüstü dünya ka
Muhabir, muharrir ve mütercim S. M. Tevfik Bey, II. Meşrutiyet yıllarında İstanbul’dan başlayarak Güney Asya’ya uzanan geniş coğrafya üzerinde, deniz ve kara yolculukları yaparak, yıllar süren bir seyahate çıkmıştır. Gözlemlerini İslâm âleminin o sırada içinde bulunduğu duruma dair tespitleriyle harmanlayarak, kendisinin de yazı işleri heyetinde yer aldığı ve son dönem Osmanlı matbuatının önemli mecralarından olan Sebîlürreşâd dergisinde Hindistan Mektupları adıyla neşretmiştir. Yolu tarih ve sosyolojiyle k
"Türkiye'de Tek Partili Yıllar" ile çizilen bu panorama Türkiye'nin bugününü değerlendirme açısından geçmişin karanlıkta kalmış yönlerine ışık tutan bir projeksiyondur 1923-1950 arası ortalama çeyrek yüzyıllık bu dönem. İstiklal mücadelemizin üç yıllık "kurtuluş" aşamasından sonra bir "kuruluş" dönemidir Bu dönemin en önemli özelliklerinden birisi tek partili bir siyasetin işlemesidir. Seçkinci tabularını aşıp açık yüreklilikle ifade etmeliyiz ki bu aşama doğal olarak pek çok sorunu beraberinde getirmiştir.
Cennete Otostop’un birinci kitabı Şam’da yaşadığım yıllarda orada tanıştığım mühtedilerle yaptığımız uzun sohbetler sonucu ortaya çıkmıştı. Kitabın kaleme alındığı dönemlerde veya daha sonrasında ikinci bir “Hidayet Öyküleri” kitabı hazırlamak gibi bir niyetim yoktu. Fakat zaman içinde Cennete Otostop’un vesile olduğu güzellikleri görüp okurlarımdan da yoğun şekilde böyle bir talep gelince yeni bir kitap için yola koyuldum. Cennete Otostop’un birinci kitabında merkez Şam şehriyken ikinci kitabını hazırlarke
Modernist düşünceye yöneltilen eleştiriler 20 yüzyılın sonunda yoğunluk kazandı. Böylece modernistlerin sorgusuz sualsiz Batı’yı taklit ettikleri belirginlik kazandı. Söz konusu eleştiriler aynı zamanda gelenekçi düşüncenin taklitçiliğiyle ilgili değişiklikler doğurmaya aday tartışmaları gündeme getirdi. Taha Abdurrahman İslami bir modernlik inşasına giriş niteliğindeki Modernlik Ruhu adlı eserinde modernistlerin taklitçiliklerini kapsamlı bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor. Korunması gereken modernlik
Yüzyıllar boyunca beraberce bir tarih ve kültür inşa eden Türklerle Arapların siyasi, idari ve askerî münasebetleri hakkında sayıları az olmakla birlikte bazı çalışmalar yapıldı. Ne var ki bu iki milletin birlikteliklerinden doğan verimlerin, yani el birliği ile oluşturdukları medeniyet hâsılasının çeşitli yönleri hâlâ araştırılmaya muhtaçtır. Öte yandan hayli uzun ve bereketli beraberliğin Türk edebiyatçılarının hafızasına ve edebî eserlerine nasıl yansıdığı, bir tanık olarak edebiyatçıların geçen yüzyılda
Batı, yüzyıllar boyunca Müslümanları barbarlıkla, İslam dünyasını ise gerilikle, gericilikle suçladı, suçlamaya da devam ediyor. Batı, İslam ülkelerine karşı Haçlı ruhunu dün olduğu gibi bugün de bazen sinsice, bazen alenen sürdürüyor. Batı, kendi insanını gerek okul gerekse medya yoluyla alenen İslam düşmanı olarak yetiştiriyor. Sürekli sorgulanması gereken Batı, Müslümanlara her türlü iftirayı atmaya, kara çalmaya devam ediyor… Egemen kültüre itiraz eden Roger Garaudy İslam’ın Vadettikleri es
Türkiye’de İslamcılık düşüncesi ve hareketi bazı özellikleri dolayısıyla dünyadaki diğer İslamcılık hareketlerinin bir alt kümesi olarak görülebilirse de onlardan önemli ölçüde farklılaşır. Bu farklılıkların en önemlisi ise İslamcıların devlete bakışında ve devletle ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır. Ali Haydar Beşer, İzzet Arayışı 28 Şubat Sonrasında İslamcılık kitabında Türkiye’de İslamcılık tarihini, özellikle devlete bakış ve tarihî süreçte farklılaşması açısından dört döneme ayırıyor. Buna göre İslamcıl
Her geçen gün hızlanan hayatlarımızda, bugün artık yönteme ve yöntemli düşünmeye yer yok. Yöntem modern dünyanın malumat yığını altında ezilen günlük hayatımızın kurbanı oldu desek yeridir. Bu ise ister istemez Kur’an’ı anlama gayreti gösteren her mümini etkiliyor. Yaşanan tecrübeler göstermektedir ki malumat çokluğu asla doğru yorumun garantisi değildir. Haliyle yorum bahsinde yeterli donanıma sahip olmayanlar, çoğu zaman görüşlerinde yanılabilirler. Bunu en aza indirecek husus ise hiç şüphesiz ilimde deri
19 yüzyılın sonlarında İslam dünyasının sorunları üzerine kafa yoran Cemaleddin Afgani’nin hayatı ve kişiliği sadece tarihçilerin inceleme konusu olmaktan daha fazla bir anlama sahiptir. Onun faaliyetleri İslam dünyasının hem siyasi hem de fikri süreçleri üzerinde önemli izler bıraktı. Çok yönlü kişiliğe sahip olan Afgani, yazdıkları ve söyledikleri ile günümüzdeki tartışmalara katkı sunmaya devam eden nadir figürlerden biridir. Anwar Moazzam’ın yıllar süren incelemelerinden bir kesit sunan “Cemaleddin Afga
İslamcılık düşüncesinin önde gelen düşünürlerinden Said Halim Paşa, aynı zamanda Batılılaşma tarihimizin en önemli figürlerinden. Kendisi sadece düşünce sahasına değil sosyal bilimlerin farklı alanlarına yeni bakışlar sunmuş bir mütefekkir ayrıca çağının siyasi olaylarına kayıtsız kalmamış bir entelektüel. Toplumun huzur ve selametini her kaygının üstünde tutarak İslam dünyasının ve Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu fikri, toplumsal ve siyasi buhranlardan çıkış yolu olarak benimsenen Batılılaşma düşünces
Kafkasya bölgesi coğrafi konumu sebebi ile Asya ile Avrupa’yı Güney ile Kuzey’i Türklük ile Slav’lığı, Müslümanlık ile Hristiyanlığı birbirinden ayıran doğal dağlık bir bölgedir. Tarih boyunca önemli ticaret ve göç yollarının geçiş noktası olmuştur ki bu kadim ticaret yollarının rotaları V.V. Barthold tarafından ilk defa eksiksiz tespit edilmiştir. Asya’ya açılan bir kapı olması, Karadeniz’e açılma imkânı sağlaması dolayısıyla küresel güçlerin veya küresel güç olmak isteyen devletlerin her zaman ilgisini çe
Yaşamakta olduğumuz çağın eleştirel düşünürlerinden Cevdet Said sorunları çözümlemekte kifayetsiz kalan hâlihazırdaki kurum ve anlayışlarla yetinmek yerine, yeni bakış açılarının izini sürüyor. Kavramlar ve meseleler konusunda düşüncenin ücra köşelerini yoklayan Cevdet Said’in İslam Dünyasının Krizleri kitabı öteden beri dert edindiği raşit toplum zaviyesinden bugünün aciliyet kesbeden düşünsel, toplumsal ve siyasal krizlerine odaklanıyor. Okurunu ön yargıların köleliği yerine düşüncenin refikliğine çağıran
Sıralama : Göster :
Toplam 571 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4